Vergilendirme Koşulları

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DAR MÜKELLEF KURUM KAZANÇLARININ TÜRKİYE’DE VERGİLENDİRİLEBİLME KOŞULLARI


KURUMLAR VERGİSİ MUAFİYET VE İSTİSNALARININ DAR MÜKELLEF KURUMLARIN VERGİLENDİRİLMESİNE ETKİLERİ

KURUMLAR VERGİSİNDE MUAFİYET VE İSTİSNA KAVRAMLARI

3.1.1.Kurumlar Vergisinde Muafiyet Kavramı

Kurumlar vergisi anlamında  muafiyet kavramını, KVK’nın 2. maddesinde sayılan mükellef gruplarından herhangi birine dahil bulunduğu halde KVK ve diğer mevzuat uyarınca vergi dışı bırakılmış olmak şeklinde ifade edebiliriz. Bu tanımda dikkat edilmesi gereken husus bir kurumun kurumlar vergisi kapsamında vergilendirilmesi gerektiği halde Yasa’nın öngördüğü herhangi bir düzenleme nedeni ile vergi dışı kalmasıdır. Bu nedenle sözgelimi vakıflar, kurumlar vergisi mükellefi olmadıklarından kurumlar vergisi muafiyetlerinden de söz etmek mümkün olmayacaktır.

3.1.2.Kurumlar Vergisinde İstisna Kavramı

İstisna terimi vergi konusuna giren mal, hizmet ve işlemlerden bazılarının sosyal, ekonomik, ve siyasal vb. çeşitli nedenlerle  vergi dışı bırakılmasını ifade eder.  Kurumlar Vergisi’nin konusu kurum kazancıdır. Bu durumda, kurumlar vergisi açısından istisna, kurum kazancının vergi dışı bırakılmasını ifade edecektir.

3.1.3.Çeşitli Ülke Uygulamalarına Genel Bir Bakış

Çeşitli hukuk sistemlerinde geçerli esaslar incelendiğinde kurumların muafiyet veya istisna benzeri yöntemler ile vergisel yükümlülüklerin kapsamı dışında bırakılmasının yalnızca bizim hukuk sistemimize özgü olmadığı görülmektedir. Hemen her ülke kendine özgü ihtiyaçları doğrultusunda kurumların veya kurum kazançlarının vergi dışı bırakılmasına ilişkin çeşitli uygulamalarına değinmekte yarar bulunmaktadır.

Almanya: Almanya uygulamasında:

a.Kazanç amacı gütmeyen yardım veya dini hizmetler sunmayı amaçlayan kurumlar (bu amaçları ana sözleşme-tüzük-kuruluş bildirgelerinde yazılı bulunmak ve kurum yönetimleri tarafından da buna uygun davranılması şartı ile);

b.Konut yapı kooperatifleri ve aynı amaca hizmet eden dernek vb kuruluşlar;

c.Ticari faaliyet yürütmeyen ve kar amacı gütmeyen mesleki ve ticari birlikler;

d.Emekli sandıkları ve benzeri yasal dayanağı bulunan sosyal amaçlı fonlar;

e.Tarım kooperatifleri ve dernek benzeri amaçlı diğer kurumların;

verginin kapsamı dışında bırakıldıkları görülmektedir.

Çad: Tarım,  tüketim, eğitim amaçlı kooperatif ve dernekler her türlü kazanç vergisinden hariç tutulmuştur.

Etiyopya: Nisbeten az gelişmiş bölgelerde gerçekleştirilen yatırımlar beş yıla kadar vergilendirmenin kapsamı dışındadır.

Fransa: Bölgesel ve yerel yönetimler; tarım dernek ve kooperatifleri; konut dernekleri;  ortaklarına mal temin eden yatırım ortaklıkları vd. topluluklar için vergisel yükümlülüklerin kapsamı dışında bırakılma söz konusudur.

İspanya: Belirli yörelerden elde edilen ve yerel kamu hizmetlerinden  elde edilen kazançlar için yüksek oranlı istisnalardan söz edilmektedir.

Lüksemburg: Dini, yardımlaşma veya genel amaçlı bir takım organizasyonlar, elektrik-su-gaz vb hizmetleri sağlayan yerel yönetim kuruluşları, milli piyango , milli konut  şirketi, bağımsız işçi sigorta ve sandıkları mesleki organizasyonlar ve tarım kooperatifleri vb yapılanmalar ile holding şirketlerin kurumlar vergisinden hariç tutulması; ayrıca tam mükellef kurumlara iştirak neticesi elde edilen kazançların belirli koşulların yerine getirilmesi kaydı ile vergi dışı bırakılmış bulunması dikkat çekmektedir.

Malta: Kurum kazançlarının en az %95’ini ihracat yolu ile sağlayan kurumların vergisel  yükümlülüklerinin 10 yıla varan müddetler için tatil edilmesi sözkonusudur.

Suriye: Özel lisans alan firmalara 5 yıl süre ile ( üretiminin yarısından fazlasını ihraç eden kurumlarda 7 yıl) vergisel mükellefiyetlerinden muafiyet sözkonusudur

3.2.KURUMLAR VERGİSİ MUAFİYETLERİNE MÜKELLEFİYET ŞEKİLLERİ BAĞLAMINDA GENEL BİR BAKIŞ

3.2.1.Kurumlar Vergisi Muafiyetleri ve Dar Mükellefiyet

KVK’nın hükümleri, bir bütün olarak ele alınıp incelendiğinde, muafiyet hükümlerinden yararlanma anlamında, mükellefiyet şekline dayalı bir ayrımın söz konusu bulunmadığı görülmektedir. KVK hükümleri içerisinde, salt dar mükellef kurumlara özgü bir vergi muafiyeti yahut  dar mükellef kurumları kapsam dışı bırakan bir düzenleme yer almamaktadır. Ancak gerek muafiyet ve gerekse istisna hükümleri incelendiğinde dar mükellef kurumlar açısından, KVK’nda yer alan muaf kurumlar gruplarından birine dahil edilebilmenin nerede ise imkansız olduğu görülmektedir.

Yasa’da sayılan muafiyet hükümlerinin içerikleri incelendiğinde:

a.İşletenin bir kamu kuruluşu veya idaresi olması;

b.Muafiyetten faydalanan kurumun faaliyetini bir kuruluş kanununa dayalı olarak yürütmesi;

c.Muafiyet tanınan faaliyetlerin doğası gereği ancak tam mükelleflerce gerçekleştirilebilecek faaliyetlerden olması;

şeklinde sıralanabilecek nedenlerle, dar mükellef kurumların kapsam dışı kaldığını görmekteyiz.

Buna göre, dar mükellef kurumların yararlanamayacaklarını düşündüğümüz muafiyet tanınan faaliyetleri:

a.“Okullar, okul atölyeleri, konservatuarlar, kütüphaneler, tiyatrolar, müzeler, sergiler, numune fidanlıkları, tohum ve hayvan geliştirme ve üretme istasyonları, yarış yerleri, kitap, gazete, dergi yayınevleri ve benzeri kuruluşlar”

b.“Hastane, klinik, dispanser, sanatoryum, huzurevi, çocuk bakımevi, hayvan hastanesi ve dispanseri, hayvan bakımevi, veteriner bakteriyoloji, seroloji, distofajin kuruluşları ve benzeri kuruluşlar”

c.“Şefkat, rehin ve yardım sandıkları, sosyal yardım kurumları, yoksul aşevleri, ceza ve infaz kurumları ile tutukevlerine ait iş yurtları, darülaceze atölyeleri, öğrenci yurtları, pansiyonları ve benzeri kuruluşlar”

d.Sergiler, fuarlar ve panayırlar

e.Kreş ve konukevleri ile askerî kışlalardaki kantinler

f.Yaptıkları iş veya hizmet karşılığında resim ve harç alan kamu kuruluşları

g.Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Özelleştirme Fonu, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü ile askerî fabrika ve atölyeler.

h.Kanal, boru ve benzeri yollarla dağıtım yapan su işletmeleri; Belediye sınırları içinde faaliyette bulunan yolcu taşıma işletmeleri; Kesim, taşıma ve muhafaza işleriyle sınırlı olmak üzere mezbahalar

ı.Hamam, çamaşırhane, değirmen, soğuk hava deposu ve bağlı oldukları il sınırı içinde faaliyette bulunmaları şartıyla yolcu taşıma işletmeleri ile tarım işletmeleri.

şeklinde sıralamak mümkündür. İlk bakışta bu faaliyetler ile iştigal eden bir dar mükellef kurumun Yasanın muafiyet ihdas etmekteki  amacına uygun faaliyet gösterdiğinden bahisle muafiyet hükümlerinden yararlanması gerektiği söylenebilir. Ne var ki Yasanın lafzında bu muafiyetlerden yararlanma açıkça kamu idare veya kuruluşu olma koşuluna bağlanmıştır. Bu nedenle dar mükellef kurumların faaliyet amaçları  yasanın desteklediği konularla birebir uyumlu olsa dahi  vergi muafiyetlerinden yararlanmalarının söz konusu olamayacağı kanaatindeyiz.

Yasa’da sayılan muafiyet türlerinden bazıları ise, işletme faaliyetini yürütenlerin, tam mükellef kurum olmasını gerektirmektedir. Bu grubu oluşturan muafiyetlerin düzenlendiği Yasa maddelerinde  söz konusu muafiyet hükümlerinden yararlanmak için tam mükellefiyet esasında vergilendirilmenin gerekli olduğuna dair herhangi bir ifade yer almamaktadır.

Muafiyet tanınan faaliyet konuları ancak tam mükellef bir kurumca gerçekleştirilebilecek niteliktedir. Sözgelimi emekli ve yardım sandıkları, sosyal güvenlik kurumları, kredi teminatı sağlayan kuruluşlar, sanayi sitelerini işleten kuruluşlar için tanınmış bulunan muafiyetler kanaatimizce bu gruba dahil sayılmalıdır. Zira bu faaliyetlerin özü ve doğası gereği ancak kanuni merkezi veya iş merkezi Türkiye'de bulunan bir kurum tarafından gerçekleştirilebilecek faaliyet konuları ile iştigal etmektedirler.

Konunun daha iyi anlaşılması için, KVK’de yer alan çeşitli muafiyet hükümleri hakkında genel hatları ile 

bilgi verilmesi ve dar mükellef kurumların söz konusu hükümlerden yararlanıp yararlanamayacağının tartışılmasında yarar bulunmaktadır.

3.2.2.Spor  Muafiyeti

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadî işletmeleri ile sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunan anonim şirketler için getirilmiş muafiyetin dar mükellef kurumların vergilendirilmesinde etkili olup olmayacağı şüphelidir.

Sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunmak ve sadece bu faaliyetlerle bağlantılı olarak elde edilecek stadyum maç hasılatı ve stadyum kira gelirleri, isim hakkı gelirleri, radyo, video, sinema, televizyon yayın gelirleri, forma ve saha içi reklam gelirleri, sponsorluk gelirleri ile sadece idman ve spor faaliyeti yapanlara ve izleyicilere hizmet vermek üzere spor tesislerinde bulunan büfelerin gelirleri dolayısıyla kurumlar vergisinden muaf  tutulması şeklindedir.

Anonim şirketleri de içine alan bu muafiyet hükmü “Spor kulüpleri, profesyonel takımlarını, Türk Ticaret Kanunun hükümlerine göre kuracakları veya kurulmuş olan şirketlere devredebilirler veya profesyonel futbol takımlarını kiraya verebilirler şeklinde mevzuata getirilen olanak çerçevesinde şirketleşmeye izin verilmesinin sonucudur. Muafiyetin amacı Türkiye'de faaliyet gösteren spor klüplerinin anonim şirket şeklinde örgütlenmeleri halinde dahi vergi muafiyeti sağlanmasıdır. Bu anonim şirketler spor klüpleri gibi  Beden Terbiyesi Teşkilatının yayınlayacağı tüzük ve genelgeler çerçevesinde idman ve spor faaliyetlerinde bulunur ve  bunun dışında herhangi bir faaliyette bulunmaları halinde muafiyet söz konusu olmaz.

Spor klüplerine ait iktisadi işletmeler açısından muafiyetten yararlanabilme Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş bulunmaya bağlıdır. Oysa anonim şirketler açısından böyle bir koşul yoktur. Anonim şirket deyimi ile kurumlar vergisi mükelleflerinden TTK’ne göre kurulmuş sermaye şirketleri grubuna dahil bir anonim şirket kastedilmektedir. Örnek olarak,  Türkiye'de kamp yapan ve bu sırada dostluk maçı düzenleyerek gelir elde eden yabancı bir ülkenin futbol takımını ele alalım. Söz konusu futbol takımının işleticisi bulunan dar mükellef kurum açısından Yasa da öngörülen:   

a.Bir spor kulübü ise Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş bulunmak;

b. Bir anonim şirket ise Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bulunmak;

hallerinden herhangi birine dahil bulunulması söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle örneğimizde sözünü ettiğimiz Türkiye’de kamp yapan dar mükellef kurumun Türkiye'de elde ettiği kurum kazancına dahil kazanç ve iratların vergilendirilmesi ile ilgili bir değerlendirme de spor muafiyetine ilişkin hükümlerin dikkate alınamayacağı kanaatini taşıyoruz.

3.2.3.Kooperatif Muafiyeti

Belirli koşulları taşıyan kooperatifler kurumlar vergisinden muaf kılınmışlardır. Bu koşullar Yasa’da:

a.Sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması;

b.Yönetim kurulu başkan ve üyelerine kazanç üzerinden pay verilmemesi;

c.Yedek akçelerin ortaklara dağıtılmaması;

d.Sadece ortaklarla iş görülmesi;

şeklinde sayılmıştır. Kooperatiflerin kurumlar vergisinden muaf tutulmasına ilişkin Yasa hükümleri içerisinde, 5422 sayılı eski KVK’ de yer alan, “faaliyete geçen üst kuruluşlara girmeyen kooperatiflerin muafiyetten faydalanamayacaklarına” dair düzenlemeye, yer verilmediği görülmektedir. Kooperatif muafiyeti adını verebileceğimiz bu muafiyetten yararlanılabilmesi için bu sayılan koşulların hem ana sözleşmede yer alması ve hem de kooperatif tüzel kişiliği tarafından bu koşullara aykırı davranıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması gerekir. Buna göre ana sözleşmesinde bu sayılan koşullara yer vermeyen bir kooperatifin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanması söz konusu olamayacağından bu kayıt ve şartların fiilen ihlal edilip edilmediğinin araştırılmasına da gerek yoktur.

Yapı kooperatifleri bu muafiyetten ancak yukarıda saydığımız koşullara ilaveten bir takım koşulları daha yerine getirmek kaydıyla yararlanabilmektedir. Yapı kooperatifleri açısından farklılık arz eden bir diğer durum ise, yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir iş yeri veya konut elde etmelerinin, kooperatif muafiyetini koşullarından olan “münhasıran ortaklarla iş görme” şartına aykırılık oluşturmamasıdır. KVK’nın 4/1-k maddesinde kooperatif muafiyetinden yararlanma koşulları sayıldıktan sonra parantez içi hüküm ilavesi ile gerçekleştirilen bu istisnai düzenlemenin amacı, önceki dönemlerde, yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsaları konut ya da işyeri karşılığında inşaat firmalarına vermelerinin idarece ortak dışı işlem sayılarak muafiyetin kaybedilmiş sayılması şeklindeki uygulamanın yarattığı ihtilaflara son vermektir. Bu istisnanın kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ile sınırlı bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Sözgelimi, müteahhidin başka bir arsaya yapacağı konut ve işyerleri karşılığı, kooperatife ait arsanın müteahhide devri bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinden ortak dışı işlem sayılacak ve muafiyet koşullarının ihlal edildiğinin kabulü gerekecektir.

Yasanın açık hükmü gereği tüketim veya taşımacılık kooperatifleri, bu sayılan koşulların tümünü taşısalar dahi kooperatif muafiyetinden yararlanamayacaklardır. “Tüketim kooperatifleri” deyimi ortaklarının meslek, geçim ve sosyal gereksinimleri için gerekli olan mal ve hizmetleri ucuz ve kaliteli şekilde temin edebilmek amacıyla kurulan kooperatifleri ifade etmek üzere kullanılmaktadır.

Yasada bu muafiyetten yararlanacak kooperatiflerin tam mükellef olması gerektiğine dair bir hüküm yoktur. Ayrıca kooperatifin Kooperatifler Kanununa veya özel kanunlarına göre kurulmuş kooperatiflerden olması gerektiğine dair bir hüküm de öngörülmemiştir. Bu muafiyetten tüketim ve taşımacılık kooperatifi dışında kalan ve yasa da yer alan koşulları taşıyan yabancı kooperatiflerin de yararlanabileceği kanaatindeyiz.

3.2.4.Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri Muafiyeti

Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri muafiyeti, faaliyetlerinin odağında bilimsel araştırma ve geliştirme çalışmalarının gerçekleştirilmesi bulunan  kurum ve kuruluşlar için tanınmış bulunan bir muafiyet şeklidir.

Bu muafiyetten yararlanacak kurumların taşımaları gereken koşullar hakkında KVK’de herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bunun yerine sözkonusu muafiyet hükmünün düzenlendiği madde metnine  ekli bulunan parantez içi hükümle koşulları belirleme yetkisi ve görevi Maliye Bakanlığı’na

verilmiştir.

Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek koşullar arasında, dar mükellef kurumların bu muafiyetten yararlanmasına engel olabilecek herhangi bir koşul öngörülemeyeceği kanaatindeyiz. Zira 1982 Anayasasının açık hükmü karşısında Yasa ile bile olsa Maliye Bakanlığı’na idari düzenleyici işlemler ile muaflık ve istisnalardan yararlanma koşullarını belirleme ve bu koşullarda değişiklik yapmak yetkisi verilemez. Böyle bir yetkilendirmede tek muhatap Bakanlar Kurulu’dur. Bu nedenle de Maliye Bakanlığı, bu  muafiyetten yararlanma koşullarını belirlerken, muafiyet hükmünü açıklamak ve bu muafiyetten yararlanmak için gereken şekli koşulları tespit etmek dışında bir işlem yapmak yetkisine haiz değildir. Nitekim madde gerekçesinde kurum ve kuruluşların Bakanlar Kurulunun onayı ile Kurumlar Vergisinden muaf olacakları şeklinde bir açıklamaya yer verilerek madde metninin 1982 Anayasasına aykırı bulunan Maliye Bakanlığı’na yetki verilmesi şeklindeki yaklaşımının telafi edilmesine çalışılmıştır. Özetle Maliye Bakanlığı tarafından getirilecek herhangi bir ilave koşulun geçerli olmayacağı ve bu nedenle de söz konusu muafiyet hükmünün dar mükellef kurumların vergilendirilmesinde de göz önünde bulundurulmasının zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.

3.3.KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNALARINA MÜKELLEFİYET ŞEKİLLERİ BAĞLAMINDA GENEL BİR BAKIŞ

3.3.1.Kurumlar Vergisi İstisnaları ve Dar Mükellefiyet

İstisna kavramının tanımı açısından bakıldığında tam ve dar mükellef kurumlar arasında kurumlar vergisi istisnalarının kapsamına dahil bulunmak açısından bir farklılık bulunmadığı görülmektedir. Farklılık tam ve dar mükelleflerin kurum kazançlarına dahil gelir türleri ile kurum kazancının vergilendirilmesine dair usul ve esaslardan kaynaklanmaktadır. Bu farklılık kurum kazançlarının vergi dışı bırakılması için getirilmiş pek çok istisna hükmünün dar mükellef kurumların vergilendirilmesine etki edip etmemesi hususunda belirleyici olmaktadır.

Dar mükellef kurumların vergilendirilmesinde istisna hükümlerinin etkisinin araştırıldığı bu alt bölümde,  kurumlar vergisinden istisna edilen kurum kazançlarının sayıldığı, KVK’nın 5. maddesinin 1. fıkrasında yer alan istisna hükümleri incelenmiştir. Bunun yanında, maddede sayılan istisna hükümleri arasında yer almadığı halde gerçekte bir istisna hükmü olan ve doğrudan dar mükellef kurumlar için ihdas olunmuş bulunan ihracat istisnasının da, KVK’ de yer alan istisna hükümleri içerisinde ele alınarak incelenmesi gerekmektedir. Bunun dışında, diğer mevzuatta da dar mükellef kurumları ilgilendiren istisna hükümlerine yer verilmiş bulunmaktadır. Ancak konunun sınırlandırılması açısından, bu bölümde yalnızca KVK’ de yer alan istisna hükümlerine değinilecek ve bölüm sonunda ise önemine binaen GVK’de düzenlenmiş ve halihazırda yürürlükten kaldırılmış bulunan yatırım indirimi hakkında genel hatları ile bilgi verilmiştir.

3.3.2.İhracat İstisnası

3.3.2.1.Genel Olarak

Dar mükelleflerce ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın alınan malların Türkiye'de satılmaksızın yabancı memleketlere gönderilmesinden doğan kazançlar kurum kazancına dahil bulunmamaktadır. Bu bağlamda Türkiye'de yalnızca mal teminine yönelik bir bölüm oluşturulması, temin edilen malların hiç

bir surette Türkiye'de satılmaması halinde, teknik olarak kazanç ve vergi doğmayacaktır.

3.3.2.2.İstisnanın Amacı

Düzenlemenin amacı, yabancı kurumların, Türkiye’den mal alıp götürmeleri konusunda teşvik edilmeleridir. Bu suretle Türkiye’nin ihracatına katkıda bulunmaları arzu edilmiştir.

3.3.2.3.İstisnanın Kapsamı

İhracat istisnası terimi gerçek anlamda bir istisna değildir. Zira bu düzenleme ile gelir ve kurumlar vergisinin konusuna giren bir kazanç vergiden istisna edilmemekte, elde edilen kazanç gelir ve kurumlar vergisinin konusunun dışına çıkarılmaktadır. İhracat istisnasının kapsama giren kazançların taşıması gereken koşulların istisnanın düzenlendiği madde metni incelenerek tespit edilmesi mümkündür. Madde metninden çıkarılan koşulları yan başlıklar halinde ele almakta yarar bulunmaktadır.

a.Hizmet ihracının kapsam dışı olması: Madde metninde hizmet ihracatından söz edilmediğinden istisnanın kapsamına yalnızca mal ihracından kaynaklanan kazançların dahil bulunduğu sonucuna varılmaktadır.

b.Malların Türkiye'den satın alınmış olması: Madde metninde malın Türkiye'de imal edilmiş olması gibi bir koşul olmayıp malın Türkiye’den satın alınmış olması gerekli ve yeterlidir. Yani malın Türk malı olması aranmayacaktır. Bu nedenle kanaatimizce madde metninde yer alan Türkiye'de satmanın ne anlama geleceğine dair açıklama Türkiye’den satın alma içinde geçerli olmalıdır. Yani alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye'de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye'de yapılması halinde malları Türkiye’den satın alınmış sayılmalıdır.

c.İmalatın kapsam dışı olması: Malların dar mükellef kurumca imali istisna kapsamında değildir. Yasa metni açıkça malların Türkiye'den satın alınmasından söz etmektedir. Bu nedenle söz konusu malların dar mükellef kurumca imali yahut başka bir surette iktisabı halinde istisna söz konusu olmamalıdır. Yani, söz konusu kurumların Türkiye'de bir organizasyonu gerektiren imalat faaliyetleri bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

d.Malların yurtdışına gönderilmiş olması: Madde metninde malların yurtdışına gönderilmiş olması ifadesi kullanılmıştır. Buna göre malların dar mükellefin mukimi olduğu ülke dışında bir ülkeye gönderilmesi istisnadan yararlanmada önem taşımaz.

e.Malların Türkiye'de satılmamış olması: Bu düzenlemenin amacına ulaşabilmesi, yurtdışına gönderilen malların Türkiye'de satılmamış olmasına bağlıdır. İstisna kapsamında elde edilen kazancın, ihraç edilmek amacıyla satın alınmış malların satılmasından elde edilmiş olması tek başına anlam ifade etmez. Bu nedenle Yasada söz konusu malların Türkiye'de satılmaması şartının da öngörüldüğüne dikkat etmek gerekir. Buna göre kurum kazancını doğuran hukuki işlem olan satış sözleşmesinin taraflarından herhangi birinin yahut satış sözleşmesinin yapıldığı yerin Türkiye olması halinde istisna koşullarının oluşmadığının kabulü gerekecektir. Dolayısıyla dar yükümlü kurum ve satın alan kişinin Türkiye dışında olması ve satış sözleşmesinin Türkiye dışında yapılması gerekmektedir.

3.3.3.Tam Mükellef Kurumlardan Elde Edilen İştirak Kazançları İstisnası

3.3.3.1.Kavram

KVK m.5/1-a ‘da yer alan düzenleme ile kurumların, tam mükellef kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları vergi dışı bırakılmaktadır. Ortaklıklara konulan sermayenin getirisi kar payı olduğuna göre iştirak kazançları istisnasının konusu tam mükellef kurumlardan elde edilen kar paylarıdır. Kurumların, kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları iştirak kazancı olarak değerlendirilirken fonların katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları ise iştirak kazancı olarak değerlendirilmeyerek, kurumlar vergisine tabi tutulmaya devam edecektir.

3.3.3.2.İstisnanın Amacı

Bu istisnanın amacı, aynı kazancın hem iştirak kazancını sağlayan kurumda ve hem de kar dağıtımı yoluyla kendisine iştirak kazancı intikal eden bir diğer kurumda iki kez kurumlar vergisi uyarınca vergilendirilmesi neticesi doğacak mükerrer vergilendirmeye engel olmaktır.Yani gelirin tam anlamı ile vergi dışı bırakılması söz konusu olmadığından iştirak kazançları istisnası, gerçek anlamda bir istisna olarak nitelendirilemez. Zira iştirak edilen kurum, zaten kurumlar vergisi kapsamında bir kez vergilendirilmektedir. İştirak kazançları istisnası iştirak edilen kurumlarca elde edilen kurum kazancını vergi dışı bırakmamakta, yalnızca iştirak eden kurumlarca elde edilen kurum kazançlarının kurumlar vergisi kapsamında ikinci kez vergilendirilmesine engel olmaktadır.

Yasanın mükerrer vergilendirmenin önlenmesi amacı çerçevesinde bakıldığı takdirde, iştirak kazançları istisnasından yararlanacak kurumun, tam veya dar mükellef olmasının önem taşımayacağı kanaatindeyiz. Zira iştirak kazançları istisnasını düzenleyen Yasa hükmü incelendiğinde, iştirak edilen kurumun tam mükellef kurum olması dışında istisnadan yararlanacak kurumun mükellefiyet şekline ilişkin herhangi bir koşula yer verilmediği görülmektedir.

Kurumlar vergisi muafiyeti tanınmış kurumlara iştirak neticesi elde edilen kazançların bu istisnadan yararlanmaması gerektiği zira bu halde mükerrer vergilendirmeden bahsetmenin mümkün olmadığı söylenebilir. Ancak iştirak kazançları istisnasından yararlanabilmek için iştirak edilen kurumun tam mükellef kurum olması Yasa da öngörülmüş yegane koşuldur. Bu nedenle tam mükellef bir kurumdan elde edilmesi şartı ile iştirak kazancının, kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanan bir kuruma iştirak neticesi elde edilmiş olmasının önem taşımayacağı kanaatindeyiz.

Aynı şekilde, iştirak kazancının, kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlardan oluşmasının veya Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendi uyarınca yapılan vergi tevkifatı kapsamı dışında bırakılmış veya düşük oranda vergi tevkifatı yapılmış olmasının da istisna uygulamasına bir etkisi olmayacağı  kanaatindeyiz.

3.3.3.3.İstisnanın Kapsamı

İştirak kazançları istisnası ile vergi dışı bırakılmış bulunan kurum kazançları, tam mükellef kurumların sermayelerine katılma sonucu yahut kardan pay alma olanağı tanıyan kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden ile elde edilen kar paylarıdır.

A.Sermayeye Katılma Sonucu Elde Edilen Kar Payları: Yasa da tam mükellef bir kurumun sermayesine katılmanın hukuksal sonuçları, niteliği, süresi, şekli, iştirak edene oy hakkı tanıyıp tanımadığı, elde edilen gelire verilen isim vb hakkında herhangi bir kritere yer verilmemiştir.

İştirak kazançları istisnası uygulaması açısından, kurumlar vergisi mükelleflerinin kâr payını elde ettikleri tam mükellef kuruma iştiraklerinin, iştirak oranı veya süresi herhangi bir önem taşımamaktadır.

Yasa da bir süre veya orana dair herhangi bir koşula yer verilmediğinden kurumların kısa vadeli fonlarını değerlendirmek amacıyla iktisap ettikleri hisse senetleri dolayısıyla sağladıkları kâr payları da, bu istisnadan yararlanabilir.

Aynı şekilde kazancın oy hakkı vermeyen hisse senetlerine yapılan yatırımdan doğması halinde de, hisse senetleri alımı için ödenen nominal bedelinin karşılığı, iştirak edilen kurumun sermayesi içerisinde yer almakta olduğundan istisna kapsamında bulunduğu kabul edilecektir.

Yasa’da iştirak edilen kurumun hukuki niteliği hakkında da bir açıklama yoktur. İştirak edilen kurum ifadesi ile KVK anlamında kurumlar mı anlaşılmadır ? Yoksa sermayesine iştirak edilen kurumun kurumlar vergisi mükellefleri arasında yer alan sermaye şirketlerinden biri olması gerekir mi ? Bu sorun tüzel kişilikleri olmadığı halde KVK anlamında kurum olarak vergilendirilen iş ortaklıklarında, müştereken taahhüt edilen işin ifası sonucunda elde edilen kazançların, iş ortaklığı bünyesinde yapılacak olan vergileme sonrası ortaklara dağıtıma konu edilmesi halinde önem taşıyacaktır.

Gerçekten de iş ortaklıkları, BK anlamında birer adi ortaklık olup, ortakların adi ortaklığa sermaye koyma borcu ve kardan pay alma hakları bulunmaktadır. Adi ortaklıkta işin bitiminde ortakların elde ettiği kar payları gerçek kişiler yönünden menkul sermaye iradı , sermaye şirketleri yönünden ise iştirak kazancıdır.

Bu nedenle iş ortaklıklarına sermaye koyma neticesi işin bitiminde elde edilen ve dar mükellef kurumlar açısından  iştirak kazancı kapsamında değerlendirilmesi gereken kazançların, bu istisnanın kapsamına dahil bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği kanaatindeyiz.

B.İntifa Senetlerinden Elde Edilen Kar Payları : İntifa senetleri, anonim şirketlerce çıkarılan, sahibine sadece malvarlıksal haklar sağlayan, hisse senetlerinin aksine, anonim ortaklıkta  herhangi bir ortaklık hakkı tanımayan senetlerdir. İntifa senetleri ortaklık sermayesinin belli bir kısmını oluşturmadıkları için itibari değerleri de yoktur.

Anonim şirketlerin kuruluş sözleşmelerinde açıkça belirtilmiş olması halinde kurucular lehine intifa senedi çıkarılabilmektedir. Bu senetlere kısaca “kurucu senedi” denilmekte, ve kurucuların  bu senetleri devredebilecekleri kabul edilmektedir. Yani KVK m.5/1-a,2 ‘de sözü edilen “kurucu senetleri” intifa senetlerinin bir türünü oluşturmaktadır.

Yasa koyucu, intifa senetlerinden sağlanan kâr paylarının iştirak kazançları istisnası kapsamında sayılıp sayılmayacağı hususunda bir belirsizliğe mahal vermeyerek bu kazançların istisna kapsamında bulunduğunu, Yasada açıkça belirtmiş bulunmaktadır.

Bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine çıkarılabileceği gibi nakit karşılığı satılmak  amacıyla da intifa senedi çıkarılabilmektedir.

3.3.3.4.Kapsam Dışı Kazanç ve İratlar

Yasa’da istisna kapsamında olmadığı belirtilmiş bulunan fonların katılma belgeleri ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden kaynaklanan kar payları hakkında genel hatları ile bilgi verilmesinde 

yarar bulunmaktadır.

A.Yatırım Fonu Katılma Belgelerinden Sağlanan Kar Payları: Yatırım fonu katılma belgelerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamına alınmamıştır. Zira yatırım fonu katılma belgesine sahip olan kurumlarca elde edilen kurum kazançları gerçek anlamda iştirak kazancı değildir. Yatırım fonları gerçekte tüzel kişiliği olmayan, katılma belgesi sahipleri adına sermaye piyasası araçları, gayrimenkul, altın ve diğer kıymetli madenler portföyünün işletildiği mal varlığı topluluklarıdır. Yatırım fonu katılma belgesi ise, belge sahibinin, kurucuya karşı sahip olduğu hakları taşıyan ve kaç pay ile katıldığını gösteren kıymetli evrak niteliğinde bir senettir.

Türkiye'de yürürlükte bulunan  sistem çerçevesinde bakıldığında yatırım fonlarının yıl sonlarında ayrıca kâr payı dağıtmaları söz konusu olmadığı görülmektedir. Burada gelirin elde edilmesi yatırım fonlarının elden çıkarılması ile gerçekleşmektedir. Bu nedenle gerçekte elde edile gelir kar payı olmayıp aradaki fiyat farkıdır.

Özetle, yatırım fonu katılma belgesinden kar payı ele edilmesi ile ifade edilmek istenen, belge sahiplerinin alış bedeli ile satış bedeli arasında ortaya çıkan alım-satım kazancıdır.

B.Yatırım Ortaklıklarının Hisse Senetlerinden Elde Edilen Kar Payları: İstisna kapsamı dışında bırakılmış olan diğer bir yatırım kazancı ise yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar paylarıdır.  Bu kazançlar, yatırım fonu katılma belgelerinden farklı olarak tam anlamı ile iştirak kazancı niteliği taşımaktadır.

Yatırım ortaklıkları halka açık anonim şirket şeklinde kurulurlar ve tüm anonim ortaklıklar gibi yatırım ortaklıkları da kurucuların koymuş olduğu sermayeyi temsil etmek üzere hisse senedi ihraç ederler.

Yatırım ortaklıklarının faaliyet alanlarının sadece sermaye piyasası araçları ile altın ve diğer kıymetli madenlerden oluşan bir portföyün işletilmesi şeklinde sınırlandırılmış bulunması yönü ile diğer şirketlerden ayrılırlar.

Bunun dışında  ortaklığın ve ondan elde edilen kar payının hukuki niteliğinin diğer anonim şirketlerden bir farkı yoktur. Aynı şekilde yatırım ortaklıklarına ait hisse senetlerinin alım-satımından doğan kazançlarında normal hisse senedi alım-satım kazancından bir farkı yoktur.

3.3.4.Dar Mükellef Kurumlardan Elde Edilen İştirak Kazançları İstisnası

Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara iştirak halinde elde edilen gelirler belirli koşulların bir arada bulunması kaydıyla istisna kapsamına alınmış olup:

a.İştirak edilen kurumun anonim ve limited şirket mahiyetinde olması;

b.İştirak oranının, belirli bir tutardan az  olmaması ;

c.İştirak süresinin, kesintisiz devam eden belirli bir süreden az olmaması;

d.Kazancın kaynak devlette taşıdığı vergi yükünün belirli bir orandan az olmaması;

e. Kazancın, Türkiye'ye getirilmesi;

şeklinde sıralanmış bulunmaktadır. İştirak kazancının elde edildiği yabancı kurumun, tam mükellef kurumca yurtdışında yürütülen inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için

ilgili ülke mevzuatından kaynaklanan zorunluluk nedeni ile kurulmuş bir şirket olması halinde, bu sayılan koşulların varolup olmadığı araştırılmaksızın kurum kazancı istisna kapsamında kabul edilecektir. Ancak bu halde dahi, kaynak devlette kurulan bu şirketin ana sözleşmesinde Yasa da sayılan özel amaçlar için kurulduğunun belirtilmiş olması gerekmekte ve fiilen bu amaç dışında bir faaliyet ile iştigal ettiğine dair herhangi bir tespitin bulunmaması gerekmektedir.

Genel hatları ile açıklamaya çalıştığımız bu istisnadan yararlanma açısından; kâr payı elde eden ana kurumun tam veya dar mükellef olmasının bir önemi yoktur. Ancak bilindiği üzere dar mükellefiyetin anlamı yalnızca Türkiye'de elde edilen kazançların vergilendirilmesidir. Yani istisnadan söz etmeden önce ortada Türkiye'de elde edilmiş dar mükellef kurum kazancının bulunması gerekecektir. Zira dar mükellef kurumlar tarafından elde edilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vergilendirme yetkisi dışında kalan kurum kazançları açısından istisna kapsamında bulunup bulunmamanın önemi yoktur.

3.3.5.Yurt Dışı İştirak Hisselerinin Elden Çıkarma Kazançları

Yasa’da kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunmayan anonim veya limited şirketlerden elde edilen kar payı kazançlarına tanınan Kurumlar Vergisi istisnasına ilaveten, işbu şirketlerdeki  iştirak  hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar için de istisna tanındığını görmekteyiz.

Bu istisnadan yararlanabilmek için Yasa’da öngörülen en önemli koşul, iştirak eden kurumun tam mükellef olmasıdır. Kanaatimizce; Yasa metninde iştirak eden kurumun tam mükellef olması öngörülmüş olmasaydı da sonuç farklı olmayacaktı. Zira istisnaya konu edilen şekilde elde edilen bir kazanç, Türkiye'de elde edilmiş kurum kazancı niteliğini taşımamaktadır. Bu nedenle de dar mükellef kurumlar açısından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vergilendirme yetkisine dahil bir kurum kazancı söz konusu olamayacağından, istisna kapsamında bulunup bulunmama herhangi  bir önem arz etmeyecektir.

3.3.6.Emisyon Primi İstisnası

Yasa’da kurumların emisyon primi kazançlarının istisna kapsamına dahil edildiğini görmekteyiz. Emisyon primi, anonim şirketlerce, kuruluş ya da sermaye artırımı sırasında çıkarılan hisse senetlerinin, üzerinde yazılı bulunan nominal (itibari) değerlerinin üzerinde bir bedelle satılması halinde, pay sahiplerinden tahsil edilen, hisse senetlerinin nominal tutarı aşan kısmı olarak açıklanabilir.

Emisyon primlerinin şirketin öz sermaye ve nominal sermayesi arasındaki fark ile şirketin gelecek vaat etmesinden kaynaklanan primlerin toplamından oluştuğu söylenebilir.Gerçekte bir kazanç olmayan, aksine "ortaklarca şirkete konulan öz varlık veya sermaye" niteliği arz eden emisyon primi  çoğu batı ülkelerinin vergi uygulamalarında da ortaklar tarafından şirkete konulmuş sermaye sayılarak vergi kapsamı dışında bırakılmıştır.

Nitekim TTK’nin, ilgili hükümleri incelendiğinde, emisyon primlerinin yedek akçe hükmünde sayılmakta olduğu ve kanuni yedek akçelerin kullanılma hükümlerine tabi bulunduğu görülmektedir. TTK uyarınca itibari değerden fazla olarak elde edilen hasılat anlamına gelen emisyon primi zorunlu yedek akçe olarak değerlendirilmiş olup başka şekilde kullanılması mümkün değildir.

Her ne kadar vergi mevzuatımızda halka açılmayı özendiren en önemli vergi avantajı olsa da emisyon primi istisnasına konu edilen şekilde elde edilen bir kazancın dar mükellef kurum kazancının konusunu 

oluşturmaz. Bu nedenle dar mükellef  kurumların söz konusu istisna hükmünden yararlanamayacağı kanaatindeyiz.

3.3.7.Portföy Kazançları İstisnası

Yatırım fonları ile aynı nitelikteki menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları, girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları, gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları, emeklilik yatırım fonlarının kazançları ve konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları, söz konusu kuruluşların gelişmesinin sağlanması amacıyla vergiden istisna edilmiş bulunmaktadır.

Bu sayılan kurumlarca elde edilen kazançların istisna kapsamında kabul edilebilmeleri için, Yasa’da Türkiye'de kurulu bulunma koşulu öngörülmüş bulunduğundan, bu istisnanın dar mükellef kurumların vergilendirilmesinde etkisi olmayacağı kanaatindeyiz.

3.3.8.Taşınmaz ve İştirak Hissesi Satış Kazancı İstisnası

3.3.8.1.İstisnanın Amacı

Kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve ekonomik  koşullar nedeniyle finansman yetersizliğine düşmeleri halinde, bu durumdan kurtulmaları finansal yapılarının güçlendirilmesi, sıkıntılarının giderilerek ekonomiye kazandırılması amacıyla kurumların aktiflerinde yer alan bir takım varlıklarını elden çıkarmaları nedeni ile doğan kazançlara belirli koşullar altında istisna tanınmış bulunmaktadır.

3.3.8.2.İstisnanın Kapsamı

İstisnanın kapsamına dahil bulunan kazançların ortak özelliği, söz konusu kazançların kurumların finansman olanaklarının artırılması amacına hizmet etmek amacıyla belirlenmiş olmasından ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Bu amaca hizmet etmekten uzak olan kurum kazançlarının istisna kapsamı dışında kalacağı kanaatindeyiz. Nitekim Yasa da :

a. Faaliyet konusu hisse senetlerinin ve iştirak hisselerinin alım  satımı olan kurumların, bu kıymetlerin alım  satımı:

b.Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması faaliyetleri ile uğraşan kurumların bu faaliyetleri için ellerinde bulundurdukları değerlerin satışı;

c.Elden çıkarılan varlıkların mevcut borçlar karşılığında rızaen veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri dışında para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, takası gibi işlemler;

sonucu elde edilen kazançlar Yasa’da istisna kapsamına dahil bulunmayan kazançlar olarak belirtilmiş bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, faaliyet konusu “gayrimenkul alım satımı” olan bir kurumun, faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettiği bir taşınmazını elden çıkarması halinde, yasanın amacı gerçekleştiğinden, bu kurumların istisnadan yararlanmaları gerektiği kanaatindeyiz. Sözgelimi bir inşaat şirketinin şirket merkezi olarak kullanmak üzere inşa ettiği binayı, en az iki tam yıl kullandıktan sonra satması halinde, bu satıştan doğan kazanç istisna kapsamında bulunmaktadır.

3.3.8.3.İstisna Konusu Gelirin Elde Edildiği  Varlıklar

Yasa da, elden çıkarılmaları sonucu elde edilen kazançların istisna kapsamında kabul edileceği belirtilen varlıklar, taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarından ibarettir.

A.Taşınmazlar: Bu istisnanın uygulanmasına konu olan taşınmazlar, esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan varlıkları ifade eder.  Taşınmaz varlığın Medenî Kanun uyarınca kazancı elde eden kurum adına tapuda tescil edilmiş bulunması gerekmektedir. Bu anlamda yapımı süren bir inşaatın satışı halinde binanın üzerinde kurulduğu arsanın şirket aktifine kaydedilmiş olması şartı ile, üzerinde bulunduğu arzın mülkiyetine bağlılık taşıması nedeni ile istisna uygulamasına konu edilmesi mümkündür. Tapu siciline kayıtlı olmamakla beraber , devletin hüküm ve tasarrufu altında, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi olmayan, kendi özel siciline kaydedilen maden ruhsatları ve buluculuk hakları, Medeni Kanun anlamında taşınmaz olarak kabul edilemeyeceğinden istisna kapsamında bulunmamaktadır.

B.İştirak Hisseleri:  İştirak hisseleri deyimi, menkul değerler portföyüne dahil tam mükellef kurumlara ait hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade etmektedir. Bunlar:

1.Anonim şirketlerin hisse senetleri (Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil),

2.Limited şirketlere ait iştirak payları,

3.Eshamlı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları,

4.İş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait.ortaklık paylarıdır

C.Rüçhan Hakkı, Kurucu Senetleri ve İntifa Senetleri: Kurucu senetleri ve intifa senetleri hakkında yukarıda iştirak kazançları istisnası bölümünde kısaca bilgi verilmişti.

Rüçhan hakkı, yani yeni pay alma hakkı deyimi ise, şirketin mevcut hissedarlarının, iştirak etmiş oldukları şirketin sermaye artırması halinde, artan sermayenin mevcut hisselerine isabet eden kısmını öncelikli olarak satın alma hakkını ifade etmektedir.

3.3.8.4.Varlıkların Elde Tutulma Süresi

KVK’nın 5/1-e fıkrası uyarınca elden çıkarılan varlığın elde tutulma süresinin en az 2 tam yıl olması gerekmekte olup elde tutulma süresi terimi:

a.Taşınmaz ve iştirak hisseleri için kurumun aktifinde kayıtlı bulunduğu;

b.Diğer varlıklar için ise kurum tarafından sahip olunduğu;

süreyi ifade etmektedir. Sözgelimi, 27.10.2004 tarihinde satın alınan bir taşınmazın, 27.10.2006 veya daha sonraki bir tarihte satılması halinde bu satıştan doğan kazanç için istisna uygulanabilecek, ancak bu tarihten önce satışa konu edilmesi halinde ise iki yıl süre ile aktifte tutma şartı gerçekleşmediğinden istisna uygulanamayacaktır. 

Taşınmazların elde tutulma süresinin hesaplanması sırasında sürenin başlangıç tarihi, elden çıkarılan

taşınmazın şirket adına tapuda tescil edildiği tarih olacaktır. Bu nedenle sözgelimi iki yıldan fazla süredir şirket envanterinde kayıtlı bulunsa dahi şirket adına tapu siciline kayıtlı bulunmayan taşınmazların, elden çıkarılmaları halinde istisna kapsamına dahil olmadıklarının kabulü gerekecektir.

Elden çıkarılan değer, bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değeriyle elde edilmiş hisse senetleri olduğu takdirde 2 yıllık sürenin başlangıç tarihinin hesabında elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır. Burada sözü edilen bedelsiz hisse senedi deyimi Sermaye artırımının öz kaynaklardan karşılanması halinde, ortaklara verilen hisse senetleri için iktisap eden ortaklarca fiilen bir bedel ödenmemesini ifade etmektedir.

Taksitle satılan hisse senetlerinin henüz tahsil edilmeyen taksitlerinin sermayeye ilave edilmesi mümkün olmadığından, tahsil edildikçe sermayeye ilave edilebileceğinden tahsil edildikleri döneme ilişkin dönem kazançlarında istisnaya konu olabilecektir.

İki tam yıl süre ile aktifte bulundurulan hisse senetlerine bağlı olarak bedelsiz elde edilen hisse senetleri için iki tam yıl süre ile işletmede bulundurulma şartı aranmayacaktır.

Devir veya bölünme suretiyle kurum aktifine dahil olan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır.

3.3.8.5.İstisnanın Uygulanma Biçimi

Elden çıkarma karşılığı doğan kurum kazancının %75‘lik kısmı istisna kapsamındadır. Yani bakiye %25 kurumlar vergisi matrahına dahil edilecektir. Satışın yapıldığı döneme ait vergi matrahının hesabı sırasında, aktifte meydana gelen artışın %75’i kadar bir tutarın, pasifte karşılık ayrılması sureti ile gelirin vergi matrahından istisna edilmesi sağlanarak istisna uygulaması yapılmış olmaktadır.Yasa koyucu, istisnanın amacını temin gayesi ile elden çıkarmanın gerçekleştiği yılın vergi matrahının hesabında pasifte karşılık ayrılması sureti ile istisna edilen kazancın kurum hesaplarına fiilen intikal etmesini ve  sermayeye ilave dışında başka bir amaç ile kullanılmamasını sağlamak istemiştir. Bu amaçla istisnaya konu kazancın elden çıkarmanın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şartı öngörülmüş bulunmaktadır.

Bu şarta aykırı davranılması yasa koyucunun iradesine aykırı davranış olarak kabul edilerek istisna nedeni ile tahakkuk ettirilemeyen vergilerin cezalı olarak tarh edilmesi ve diğer yaptırımların uygulanması söz konusu olacaktır. Sözgelimi, 2003 yılında 100 milyar liraya alınan bir arsanın 2006 yılında 250.000 YTL’ ye satılması halinde istisnadan yararlanılabilmesi için satış bedeli olan 250.000 YTL’ nin en geç 31.12.2008 tarihine kadar tahsil edilmesi gerekir.

Kazancın sermayeye ilave dışında başka bir amaç ile kullanılmamasını sağlamak amacının gerçekleştirilmesi için ise pasifte karşılık ayrılması yönteminden yararlanılmaktadır. Buna göre, satışın gerçekleştiği yılın pasif hesabında ayrılan karşılık pasifte özel bir fon hesabında tutulmakta ve pasifte tutulan bu fonun 5 yıl süre boyunca:

a.Herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi;

b.İşletmeden çekilmesi;

c.Dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılması ;

d.İşletmenin tasfiyesi ;

sureti ile sermayeye eklenerek kurumun sermaye yapısının güçlendirilmesi amacının gerçekleşmesine mani olunması men edilmiştir. Yasa koyucunun rızasına aykırı  olarak gerçekleştirilen bu gibi uygulamaların tespit edilmesi halinde, tahakkuk ettirilmeyen vergiler nedeni ile vergi zıyaı doğduğu kabul edilerek buna ilişkin cezalı tarhiyat ve Yasa’da öngörülen diğer yaptırımların uygulanması söz konusu olacaktır. 

Pasifte tutulması gereken tutarın satıştan doğan kazancın tamamı değil, istisnadan yararlanan kısmı olduğuna dikkat etmek gerekir.

3.3.9.Borç Kapatma Maksatlı Taşınmaz ve İştirak Hissesi Satış Kazancı İstisnası

3.3.9.1.İstisnanın Amacı

İstisnanın ihdas amacı,  bankacılık sektöründe yaşanan krizlerden sonra ortaya çıkan tahsilat ve borç ödeme güçlüklerinin aşılarak bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, batık kredilerin geri dönüş olanaklarının genişletilmesi ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun elinde bulunan bankalara, dolayısıyla da bu fona ait alacakların tahsilinde çekilen güçlüklerin azaltılmasıdır.

Bu istisna ile bunların, sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarını, elden çıkararak borçlarını kapatmalarının sağlanması hedeflenmiştir.

3.3.9.2.İstisnanın Kapsamı

Bu istisnadan hem borçlu ve hem alacaklı tarafın yararlanması söz konusudur. Borçlu tarafta banka borçları nedeniyle takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kurum olan kefilleri yer alır. Alacaklı tarafta ise, asli görev ve faaliyet konuları , para ve sermaye piyasaları dahilinde, objesi para, kıymetli kağıt ve değerli madenler olan yatırım araçlarının alınıp satılması ve bu faaliyetlere aracılık edilmesi şeklinde ifade edebileceğimiz bankalar zikredilmiştir. Buna göre :

a.Borçlu tarafın , sahip olduğu taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarını, borçları karşılığında bankalara veya fona devretmesi halinde elde edilen kazançların, borçların tasfiyesinde kullanılan kısmının tamamı;

b.Alacaklı tarafın alacağı nedeni ile elde ettiği yukarıda sayılan varlıkları nakde çevirmek üzere satması halinde, satıştan doğan kazançların %75'lik kısmı;

bu istisnanın kapsamına dahil edilmiştir. KVK md.5/1-f metninde, dar mükellef kurumların bu istisnadan yararlanmalarına engel olabilecek herhangi bir hüküm yer almadığından bu istisnanın koşulların bulunması halinde dar mükellef kurumları vergilendirilmesinde dikkate alınması gerektiği kanaatini taşıyoruz.

3.3.10.Eğitim ve Öğretim İşletmeciliği Kazançları İstisnası

3.3.10.1.İstisnanın Amacı

Yasa’da eğitim ve öğretim işletmeciliği faaliyetleri sonucu elde edilen kurum kazançları istisna kapsamına alınmıştır. İstisna uygulaması özel kesimin eğitim faaliyetlerine yatırım yapmasını teşvik etmek amacıyla getirilmiştir. Bu yolla özel okulların  tüm öğrencilerin sadece % 2’sine hizmet verebilen kapasitesini % 20’ler seviyesine yükseltilmesi ve devletin eğitim yükünün azalması sonucu ve daha kaliteli eğitim verilebileceği umulmaktadır.

3.3.10.2.İstisnanın Kapsamı

Madde metninde  bu istisnanın kapsamına yalnızca, özel okul ve rehabilitasyon merkezi işletmeciliği faaliyetlerinden elde edilen kurum kazançlarının dahil bulunduğu belirtilmiştir.  Bu nedenle kanaatimizce bir özel okulun büfe işletmesinden elde ettiği gelirler, istisna kapsamına dahil bulunmamaktadır. Ancak, Maliye Bakanlığı “yemek ve konaklama hizmetlerinin de okul bünyesinde verildiği ve yemek ve yatma bedelinin okul ücretine dahil olduğu durumlarda, herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın elde edilen kazanca istisna”  uygulanmasını kabul etmektedir.

Yasa da sayılmış bulunan eğitim faaliyetlerinin daha iyi anlaşılması için Milli Eğitim Temel Kanunu  hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

a.Okul Öncesi Eğitim: “Okul öncesi eğitimi, mecburi ilköğrenim çağına gelmemiş çocukların eğitimini kapsar. Bu eğitim isteğe bağlıdır.”

b.İlköğretim: 6 - 14 yaşlarındaki çocukların sekiz yıllık  zorunlu ve kesintisiz eğitim sürecidir.

c.Orta Öğretim: Orta öğretim, ilköğretim sürecinden sonra  her öğrencinin yetenek ve bilgisi doğrultusunda yararlanma hakkı bulunan, ilk öğretime dayalı, en az üç yıllık genel, mesleki ve teknik öğretim sürecidir.

d.Özel Eğitim: “Özel eğitim, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitim” sürecini ifade eder. 

Sayılan faaliyet konuları dışında sözgelimi  dershane işletmeciliği faaliyetleri istisna kapsamında kabul edilmemiştir. Aynı şekilde rehabilitasyon merkezi dışındaki sağlık tesislerinin işletilmesinden elde edilen kazançlara istisna uygulanmayacaktır.

Yasada, elde edilen gelirin, istisna kapsamında sayıldığı diğer faaliyet konusu ise Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıf yahut kamu yararına çalışan dernek statüsüne alınmış bir dernek tarafından yürütülen rehabilitasyon merkezi işletmeciliği olarak açıklanmıştır. Rehabilitasyon merkezleri hakkında kapsamlı bilgiye ulaşılması için Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümlerinin incelenmesi yerinde olacaktır. Anılı Yasa  ‘da yer alan tanıma göre rehabilitasyon merkezleri : "bedensel, zihinsel ve ruhsal özürleri nedeniyle normal yaşamın gereklerine uymama durumunda olan kişilerin, fonksiyon kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli olmasını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara devamlı bakmak üzere kurulan sosyal hizmet kuruluşları” olarak tanımlanabilir.

3.3.10.3.İstisnanın Uygulanma Biçimi

Yasa da istisnanın eğitim öğretim faaliyetinin başladığı yıla ilişkin hesap döneminden başlayacağı ve beş hesap dönemini kapsayacağı belirtilmekle yetinilerek kurumların istisnadan yararlanma usullerini

belirleme yetkisi Milli Eğitim Bakanlığından görüş almak kaydıyla Maliye Bakanlığı’na verilmiştir.  Elbette Maliye Bakanlığı bu yetkisini aşarak istisnadan yararlanma konusunda bir koşul öngöremeyecektir.

Maliye Bakanlığı istisnanın uygulanmasında özel okul veya rehabilitasyon işletmesini esas almaktadır. Bakanlığın görüşüne göre aynı kurum tarafından açılan her yeni işletme istisna bakımından öncekinden ayrı olarak ele alınır. Bu nedenle de kurumun sahip olduğu ve istisnadan yararlandırılan bir işletmeyi bir başka kuruma devretmesi halinde istisna kaldığı yerden devam edecektir. Yani devralan kurum açısından istisnadan yararlanmaya ilişkin 5 yıllık sürenin her devirde yeniden başlaması söz konusu olamamaktadır.

3.3.11.Yatırım İndirimi

3.3.11.1.Genel Olarak

Yatırım indirimi Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, yatırımları ile ilgili gerçekleştirdikleri veya gerçekleştirmeyi öngördükleri harcamalarını belirli şartlar altında vergi matrahlarının tespitinde indirim konusu yapmaları suretiyle uygulanan bir teşvik sistemi olarak tanımlanabilir. İktisadi ve teknolojik kalkınma ve istihdam yaratma politikalarının araçlarından birisi olarak siyasi iktidarların tercihleri paralelinde zaman içerisinde bir çok kez farklı yönlerden değişikliğe uğramış ve sonunda 5479 sayılı Yasanın 2. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup  01.01.2006 tarihi itibari ile yeni başlayan yatırımlar için yatırım indirimi istisnasından yararlanma olanağı kalmamıştır.

GVK’de yer alan ve dar mükellef kurumları da etkileyen bir istisna türü olan yatırım indirimi GVK ‘da yapılan bir dizi değişiklik çerçevesinde 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılmıştır.

Ancak 1/1/2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergilendirme işlemleri ve 2008 yılına kadar indirilemeyen tutarlar veya  devam eden yatırımlar için uygulanmasına devam edilecek olması nedeni ile üzerinde durulması gerekmektedir.

3.3.11.2.İstisnanın Amacı

19.12.1963 gün ve 202 sayılı Yasa  ile Türk vergi sistemi içerisinde yerini almış bulunan yatırım indirimi uygulamasının amacı, Yasa gerekçesinde, genel kalkınma planları ile yıllık programlarda belirlenen sektör ve konularda yapılacak yatırımlarla ilgili harcamaların belirli bir tutarının, vergiye tabi matrahın tespitinde indirim konusu yapılması suretiyle, yatırımların teşvik edilmesi ve böylece kalkınmanın hızlandırılması şeklinde ifade edilmektedir. Ticari ve zirai kazanç sahiplerinin kazançlarını yatırıma dönüştürmelerini teşvik eden bu sistem ile yatırımlarla sadece kalkınma hamlesini gerçekleştirmekle kalınmamakta, akabinde istihdam yaratma, katma değer yaratma, gelir yaratma vb. ölçütler çerçevesinde çok yönlü artılar elde edilmektedir. 

3.3.11.3.İstisnanın Kapsamı

Yasa da bir yatırımın istisnanın kapsamına dahil bulunabilmesi için:

 a-Yatırımların kurumun faaliyetlerinde kullanılmak için bir iktisadi değere sahip olma şeklinde gerçekleştirilmesi;

b- Sahip olmanın satın alma veya imalat yolu ile gerçekleştirilmesi;

c- Satın alınan veya imal edilen şeyler amortismana tabi iktisadi kıymetler olması;

koşulları öngörülmüştür. Kurumun tam veya dar mükellef olması, istisnanın kapsamına dahil kılınmada önem taşımaz. Yasa da ayrıca iktisadi kıymete ilişkin bir takım koşullar öngörülmüştür. Buna göre iktisadi kıymetin:

a.Bedelinin belirli tutarın altında kalması;

b.İkinci el olması; 

c.Gayrimaddi hak bedelleri ile ömrü beş yıldan az özel maliyet bedelleri şeklinde olması;

d.Mal ve hizmet üretimi ile doğrudan ilgili olmaması;

e.Herhangi bir bedel ödenmeksizin iktisap edilmiş bulunması;

f.Arsa veya arazi ile (mal ve hizmet üretim yeri olarak kullanılmak üzere satın alınmaksızın inşa edilenler hariç) bina olması;

g.İşletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayan taşıt araçlarından olması;

h.Satın alma veya imal etme amacının yurtdışında kullanma olması;

hallerinde yatırım indirimi istisnasından yararlanılması söz konusu olamayacaktır.  Bunların dışında kalan deneme üretimi maliyetleri ve malzeme bedelleri amortismana tabi iktisadi kıymet niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden yatırım indirimine konu edilemez.

3.3.11.4. İstisnanın Uygulanma Biçimi

Yatırım indirimi istisnası, harcamaların belli bir yüzdesini oluşturan miktarın vergiye tabi kazançlardan indirilmesi şeklinde işleyen bir sistemdir. Buna göre iktisadi kıymetlerin maliyet bedelinin % 40’ı kurum kazancından indirilmektedir. İstisnanın uygulanmasına, doğal olarak yatırım harcamalarının yapılmaya başlandığı yıldan itibaren başlanacaktır. Bu vergilendirme dönemi kurum kazancından indirim yapıldığı halde tüketilemeyen indirim tutarları tamamen yararlanma sağlanıncaya kadar bir sonraki vergilendirme dönemine aktarılmaya devam edilir. Ancak yatırım harcamalarına konu iktisadi kıymetler aktife alındıkları tarihten itibaren iki yıl içinde elden çıkarılır ise artık indirim yapılmaya devam edilemez.  Aktife alınan iktisadi kıymetlerin iki yıl geçmeden devir, bölünme veya tür değişikliği yoluyla bir başka kuruma geçmesi halinde yatırıma konu iktisadi kıymetlerin aktifte kalma süresinin devam ettiğinin kabulü gerekir.  Bu uygulamada enflasyonun yatırım indirimi uygulamasından beklenen teşvik edici etkiyi azaltması dikkate alınarak, hesaplanan ancak ilgili yılda kazancın yeterli olmaması dolayısıyla indirim konusu yapılamayan yatırım indirimi tutarlarının izleyen yıllarda endekslenerek dikkate alınması uygulaması getirilmiştir.İstisnanın başlangıç tarihinin tespiti için gerçekleştirilmesi gereken harcama deyimi, yatırım indirimine konu iktisadi kıymetlere ilişkin bedelin ödenmesi ya da borçlanılması, bu iktisadi kıymetlerin işletmenin aktifindeki herhangi bir hesaba kaydedilmesi ve iktisadi kıymetlere yatırımcı tarafından tasarruf edilebilir duruma gelinmesi anlamına gelmektedir.







ÇİFTE VERGİLENDİRMENİN ÖNLENMESİ ANLAŞMALARININ DAR MÜKELLEF KURUMLARIN VERGİLENDİRİLMESİNE ETKİLERİ

7.1.ULUSLARARASI  ÇİFTE VERGİLENDİRMENİN ÖNLENMESİ 

7.1.1.Uluslararası Çifte Vergilendirme Kavramı

Kaynak ilkesini benimseyen bir devletin kendi sınırları içerisinde doğan geliri vergilendirmesinin neredeyse evrensel kabul görmüş bir hak olarak kabul edilir hale gelmesi ve bunun karşısında ikamet ilkesinin de pek çok devlet tarafından uygulanması, ortaya uluslararası çifte vergilendirme sorununu çıkarmaktadır.

OECD vergi terimleri sözlüğüne göre çifte vergilendirme terimi, ekonomik ve hukuksal çifte vergilendirme olarak iki farklı kavramı ifade etmekte olup:

a.Birden fazla mükellefin aynı vergi konusu nedeni ile vergilendirilmesi “ekonomik” ;

b.Birden fazla devletin aynı vergi konusunu vergilendirmesi ise “hukuksal”;

çifte vergilendirme olarak adlandırılmaktadır. Sözgelimi kanuni veya iş merkezlerinden ikisi de ABD’de bulunan bir kurumun Türkiye'de elde edeceği kurum kazançlarının KVK uyarınca dar mükellefiyet esasında vergilendirilmesine müteakip, sınırları dışında faaliyet yürüterek gelir etseler dahi gerçek kişi ve kurumların dünya çapındaki tüm gelirlerini vergilendiren ABD tarafından da vergilendirilmek istenmesi halinde hukuksal çifte vergilendirme sorunundan söz edilecektir.

7.1.2.Uluslararası Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Yöntemleri

Vergilendirme yetkilerini, çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi nedenlere dayalı olarak sınırlandırma gereği duyan devletlerin çeşitli yöntemlere başvurmaları gerekmektedir.

Bu yöntemler her devletin kendi ülkesini ilgilendiren hukuki düzenlemeler yapması şeklinde tek taraflı, yahut çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması şeklinde vücut bulan iki taraflı ve çok taraflı önlemler alınması şeklinde olabilir.

7.1.2.1.OECD ve BM Modelleri

Uluslararası çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarına model oluşturmaya yönelik çalışmaları önem taşımaktadır.

Çifte vergilendirmeyi en aza indirebilmek için, dünya üzerindeki pek çok ülke arasında, çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmaları akdedilmiştir. Çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarının hazırlanması aşamasında genellikle  OECD modeli ve BM modeli olarak anılan anlaşma modelleri örnek alınmaktadır.

1977 yılında geliştirilmiş bulunan OECD modeli sermaye dolaşımı sırasında yapılacak ikili (bileteral) anlaşmalarla, sermaye ve emek geliri üzerindeki çifte vergilemenin önlenmesini, yerli ve yabancı kişi ve kurumlar arasında ayırımcı vergi uygulanmamasını öngörmüştür. Ancak OECD modeli ikamet ilkesi üzerine ağırlık verdiğinden sermaye ve teknoloji ithal eden gelişmekte olan ülkelerin vergilendirme yetkilerinin, gelişmiş ülkeler yararına sınırlandırması sonucunu doğurmaktadır.

Bu noktada BM modeli, OECD modelinin gelişmekte olan ülkeler açısından doğurduğu güçlüklerin aşılması için Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından, gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında yürütülen vergi anlaşması görüşmelerinde gelişmekte olan ülkelerin izleyebileceği bir rehber olma özelliği taşıyan paha biçilmez  değerde bir anlaşma modeli olarak ortaya konulmuştur. 

7.1.2.2.Türkiye’nin Taraf Olduğu Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmaları

KVK’ nin açık yollaması gereği dar mükellef kurumlarca Türkiye’de elde edilmiş kazanç ve iratların Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından  vergilendirilebilmesi için, çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarından doğan  vergilendirmeye ilişkin koşulların ve sınırlandırmaların araştırılması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmaları ile ifade edilmek istenen aşağıda bir listesi sunulan anlaşmalardır. Bu listede yer alan anlaşmalardan, bundan böyle taraf devletin adı verilmek sureti ile sadece anlaşma olarak bahsedilecektir.





Tablo 2 Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmaları Listesi


Taraf Devlet

İmza Tarihi

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarih            No

Yürürlük Tarihi

 1)

Avusturya

03.11.1970

01.08.1973 - 14612

24.09.1973

01.01.1974

 2)

Norveç

16.12.1971

21.12.1975 - 15445

30.01.1976

01.01.1977

 3)

Güney Kore

24.12.1983

02.10.1985 - 18886

25.03.1986

01.01.1987

 4)

Ürdün

06.06.1985

15.07.1986 - 19165

03.12.1986

01.01.1987

 5)

S.Arabistan

11.01.1989

02.07.1990 - 20566

09.08.1990

01.01.1987

 6)

Tunus

02.10.1986

30.09.1987 - 19590

28.12.1987

01.01.1988

 7)

Romanya

01.07.1986

21.08.1988 - 19906

15.09.1988

01.01.1989

 8)

Hollanda

27.03.1986

22.08.1988 - 19907

30.09.1988

01.01.1989

 9)

Pakistan

14.11.1985

26.08.1988 - 19911

08.08.1988

01.01.1989

10)

İngiltere

19.02.1986

19.10.1988 - 19964

26.10.1988

01.01.1989

11)

Finlandiya

09.05.1986

30.11.1988 - 20005

30.12.1988

01.01.1989

12)

K.K.T.C.

22.12.1987

26.12.1988 - 20031

30.12.1988

01.01.1989

13)

Fransa

18.02.1987

10.04.1989 - 20135

01.07.1989

01.01.1990

14)

Almanya

16.04.1985

09.07.1986 - 19159

31.12.1989

01.01.1990

15)

İsveç

21.01.1988

30.09.1990 - 20651

18.11.1990

01.01.1991

16)

Belçika

02.06.1987

15.09.1991 - 20992

08.10.1991

01.01.1992

17)

Danimarka

30.05.1991

23.05.1993 - 21589

20.06.1993

01.01.1991

18)

İtalya

27.07.1990

09.09.1993 - 21693

01.12.1993

01.01.1994

19)

Japonya

08.03.1993

13.11.1994 - 22110

28.12.1994

01.01.1995

20)

B.A.E.

29.01.1993

27.12.1994 - 22154

26.12.1994

01.01.1995

21)

Macaristan

10.03.1993

25.12.1994 - 22152

09.11.1995

01.01.1993

22)

Kazakistan

15.08.1995

08.11.1996 - 22811

18.11.1996

01.01.1997

23)

Makedonya

16.06.1995

07.10.1996 - 22780

28.11.1996

01.01.1997

24)

Arnavutluk

04.04.1994

05.10.1996 - 22778

26.12.1996

01.01.1997

25)

Cezayir

02.08.1994

30.12.1996 - 22863

30.12.1996

01.01.1997

26)

Moğolistan

12.09.1995

30.12.1996 - 22863

30.12.1996

01.01.1997

27)

Hindistan

31.01.1995

30.12.1996 - 22863

30.12.1996

01.01.1994

28)

Malezya

27.09.1994

30.12.1996 - 22863

31.12.1996

01.01.1997

29)

Mısır

25.12.1993

30.12.1996 - 22863

31.12.1996

01.01.1997

30)

Ç.H.C.

23.05.1995

30.12.1996 - 22863

20.01.1997

01.01.1998

31) 

Polonya

03.11.1993

30.12.1996 - 22863

01.04.1997

01.01.1998





Tablo 2 Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmaları Listesi Devamı


Taraf Devlet

İmza Tarihi

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarih            No

Yürürlük Tarihi

Vergiler Açısından Uygulanmaya Başl.  Tarih

32)

Türkmenistan

17.08.1995

13.06.1997 - 23018

24.06.1997

01.01.1998

33)

Azerbaycan

09.02.1994

27.06.1997 - 23032

01.09.1997

01.01.1998

34)

Bulgaristan

07.07.1994

15.09.1997 - 23111

17.09.1997

01.01.1998

35)

Özbekistan

08.05.1996

07.09.1997 - 23103

30.09.1997

01.01.1997

36)

A.B.D.

26.03.1996

31.12.1997 - 23217

19.12.1997

01.01.1998

37)

Beyaz Rusya

24.07.1996

22.04.1998 - 23321

29.04.1998

01.01.1999

38)

Ukrayna

27.11.1996

22.04.1998 - 23321

29.04.1998

01.01.1999

39)

İsrail

14.03.1996

24.05.1998 - 23351

27.05.1998

01.01.1999

40)

Slovak Cumh.

02.04.1997

03.10.1999 - 23835

02.12.1999

01.01.2000

41)

Kuveyt

06.10.1997

28.11.1999 - 23890

13.12.1999

01.01.1997

42)

Rusya

15.12.1997

17.12.1999 - 23909

31.12.1999

01.01.2000

43)

Endonezya

25.02.1997

15.02.2000 - 23965

06.03.2000

01.01.2001

44)

Litvanya

24.11.1998

10.05.2000 - 24045

17.05.2000

01.01.2001

45)

Hırvatistan

22.09.1997

10.05.2000 - 24045

18.05.2000

01.01.2001

46)

Moldova

25.06.1998

25.07.2000 - 24120

28.07.2000

01.01.2001

47)

Singapur

09.07.1999

18.07.2001 - 24466

27.08.2001

01.01.2002

48)

Kırgızistan

01.07.1999

12.12.2001 - 24611

20.12.2001

01.01.2002

49)

Tacikistan

06.05.1996

24.12.2001 - 24620

26.12.2001

01.01.2002

50)

Sudan

26.08.2001

17.09.2003 - 25232

31.01.2005

01.01.2006

51)

Çek Cumh.

12.11.1999

15.12.2003 - 25317

16.12.2003

01.01.2004

52)

İspanya

05.07.2002

18.12.2003 - 25320

18.12.2003

01.01.2004

53)

Bangladeş

31.10.1999

15.12.2003 - 25317

23.12.2003

01.01.2004

54)

Letonya

03.06.1999

22.12.2003 - 25324

23.12.2003

01.01.2004

55)

Slovenya

19.04.2001

23.12.2003 - 25325

23.12.2003

01.01.2004

56)

Yunanistan

02.12.2003

02.03.2004 - 25390

05.03.2004

01.01.2005

57)

Suriye

06.01.2004

28.06.2004 - 25506

21.08.2004

01.01.2005

58)

Tayland

11.04.2002

08.01.2005 - 25694

13.01.2005

01.01.2006

59)

Lüksemburg

09.06.2003

08.01.2005 - 25694

18.01.2005

01.01.2006

60)

Estonya

25.08.2003

04.07.2004 - 25512

21.02.2005

01.01.2006

61)

İran

17.06.2002

09.10.2003 - 25254

27.02.2005

01.01.2006


7.1.2.3.Vergi Anlaşmalarında Yer Alan  Düzenlemelerin Dar Mükellef Kurumların Vergilendirilmesine Etkisi

Dar mükellef kurumların vergilendirilmesi konusunun çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarında yer alan vergilendirme yetkisini sınırlandıran düzenlemelerden bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Nitekim KVK’nin 35. maddesinde çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarının öneminin:

a.İlk fıkrasında, diğer kanunlardaki muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümlerin, kurumlar vergisi bakımından geçersiz olduğu;

b.İkinci fıkrasında, kurumlar vergisi ile ilgili muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümlerin, ancak KVK, GVK ve VUK’ye hüküm eklenmek veya bu kanunlarda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenebileceği;.

c.Son fıkrasında ise uluslararası anlaşma hükümlerinin  saklı tutulduğu;

belirtilmek sureti ile vurgulandığı görülmektedir. Çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmaları taraf devletlerin vergilendirme haklarını kullanmaktan vazgeçip geçmediklerini ve ne oranda vazgeçtiklerini belirlemektedir. Çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmaları, taraf devletlerden hangisinin hangi hallerde ve hangi sınırlamalara tabi olarak vergilendirme hakkını kullanacağını göstermektedir. Yani

vergi anlaşmaları, hangi devletin vergi yasalarının uygulanacağını gösteren  düzenlemelerdir. Çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmaları, vergi hukukunun kaynakları sıralamasında vergi yasalarından önce gelmektedir. Bu nedenle, vergi anlaşmalarında yer alan hükümlerin, normlar hiyerarşisinde kendisinden sonra gelen bir iç hukuk normu tarafından, saklı tutulmasına ihtiyaç yoktur. Bu nedenlerle KVK’nin 35. maddesi hükmü çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarını temel işlevinden farklı şekilde anlaşılmasına yol açabileceği için hatalıdır.

Dar mükellef kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratların, hangi hallerde Türkiye'de vergilendirilebileceği, vergilendirilebiliyor ise oransal bir sınırlamanın söz konusu olup olmadığı hususlarının ele alınması gerektiği açıktır. Bu amaçla Toplam 29 madde ve bir ek protokolden müteşekkil bulunan ABD-Türkiye Anlaşmasının örnek anlaşma olarak seçilerek genel hatları ile incelenemesine çalışılmıştır. İnceleme sırasında, yeri geldikçe anlaşma modelleri hakkında bilgi verilmesine ve  listede yer alan diğer anlaşmalarda yer alan hükümlere değinilmesine özen gösterilmiştir.

7.2.DAR MÜKELLEF KURUMLARIN TÜRKİYE’DE BULUNAN İŞYERİ VEYA DAİMİ TEMSİLCİLERİ VASITASI İLE ELDE ETTİKLERİ TİCARİ KAZANÇLARIN VERGİLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

7.2.1.Kazancın Türkiye'de Bulunan İşyeri Vasıtası ile Elde Edilmiş Bulunması

Örnek olarak incelediğimiz ABD-Türkiye anlaşmasında, ticari kazançların kaynak devlette vergilendirilebilmesi, söz konusu kazançların, kaynak devlette bulunan işyerinde yürütülen faaliyet sonucu elde edilmiş olması koşuluna bağlanmış ve kaynak devlette bulunan işyerine atfedilebilen kazanç ve iratlarla sınırlandırılmıştır. Söz konusu düzenleme OECD modeline birebir uygun olup, BM modellinde ise ticari kazançlara ilişkin olarak benzer bir yaklaşımın benimsenmiş olduğu görülmektedir. ABD mukimi dar mükellef kurumlar tarafından yürütülen  ticari faaliyetler ile Türkiye'de bulunan bir işyeri arasında irtibat kurulamıyor ise Türkiye'de vergilendirilemeyecektir.

Ancak vergiden kaçınmak amacıyla, bir işyerinde yürütülebilecek ticari faaliyetleri bir işyeri edinmeksizin yürüttükleri tespit edilebilen dar mükellef kurumlar, açısından bir işyerine atfedilebilen kazancın var olması koşulunun gerçekleştiği kabul edilecektir.

7.2.1.1.Anlaşmanın Amaçları Açısından İşyeri Kavramı

İlk bakışta, işyeri teriminin, sabit yer kavramı ile sınırlı olduğu yani daimi temsilcileri kapsam dışında bıraktığı düşünebilir. Ancak anlaşmada sözü edilen işyeri teriminin ifade ettiği anlam, öncelikle anlaşmada yer alan tanıma bakılarak anlaşılacaktır. Nitekim ABD-Türkiye anlaşmasının işyeri terimini düzenleyen 5. maddesi hükümleri incelendiğinde işyeri teriminin Türkiye'de bulunan dar mükellef kurum daimi temsilcilerini de içerisine alacak şekilde geniş kapsamlı bir kavramı ifade etmek üzere kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ABD-Türkiye anlaşmasında tanımlanan işyeri terimi, işe ilişkin sabit yer ve teşebbüs namına hareket eden kişi alt kavramları çerçevesinde iki alt başlıkta ele alınarak incelenecektir.

7.2.1.2.İşe İlişkin Sabit Yer

ABD-Türkiye anlaşmasında yer alan “bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer” şeklindeki işyeri tanımı, OECD ve BM modellerinde yer alan ve uluslararası vergi anlaşmalarında 100 yıldan fazla süredir kullanılan “permanent establıshment” kavramının düzenlendiği 5. madde de yer alan tanıma birebir uygun bulunmaktadır. Söz konusu tanımdan işyerinin belirli bir coğrafi alanda kurulmuş olması ve daimilik taşıması  gerektiği sonucuna varılmaktadır. Öyle ise ABD mukimi dar mükellef bir kurumun belirli bir devamlılık, düzenlilik göstermeyen faaliyetleri için kullandığı yere işyeri sıfatı verilemeyecek veya dar mükellef kurumun ticari faaliyetlerinin yürütülmesi ile hiçbir ilgisi olmayan yerler işyeri kapsamında düşünülemeyecektir.

Model anlaşmaların 5. maddelerinde olduğu gibi ABD-Türkiye anlaşmasında da  bir yerin hangi hallerde işyeri sayılacağına ilişkin birer kriter olarak kullanılmak üzere ortak özellikleri “belirli bir coğrafi mekanda fiilen bulunmayı gerektiren”  işyeri örneklerinin sayıldığını görmekteyiz. Buna göre ABD-Türkiye anlaşmasının amaçları bakımından:

a.Yönetim yeri;

b.Şube;

c.Büro;

d.Fabrika;

e.Atölye;

f.Maden ocağı, petrol veya doğal gaz kuyusu, taş ocağı veya doğal kaynakların çıkarıldığı diğer herhangi bir yer;

g.”6 ayı aşan” bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi;

"İşyeri" teriminin kapsamına dahil kabul edilmiştir. Buna göre ABD mukimi dar mükellef kurumlarca Türkiye'de gerçekleştirilen ve 6 ayı aşmayan inşaat şantiyesi, yapım , kurma ve montaj, danışmanlık işleri ABD-Türkiye anlaşması anlamında işyeri olarak kabul edilmeyecektir. Bu süre, OECD modelinde 12 ay BM modelinde ise 6 ay olarak öngörülmüş bulunmaktadır. Ancak gerek süre sınırlamasının ve gerekse süre sınırlamasına tabi faaliyetlerin kapsamının anlaşmadan anlaşmaya farklılık arz ettiği görülmektedir. Sözgelimi Almanya-Türkiye anlaşmasında ayrıca “bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri” de kapsam dahilinde kabul edilmiştir.

Anlaşmada yer alan işyeri tanımı uyarınca inşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projeleri açısından varolması gereken coğrafi sabitlik unsurunun gerçekleşmiş olduğunun ve Türkiye’de bulunan bir işyeri vasıtası ile ticari kazanç elde edilmiş olduğunun kabul edilebilmesi için geçirilmesi gereken süre Japonya –Türkiye anlaşmasında 6 ay  iken Malezya-Türkiye Anlaşmasında 9 ay ve Çin-Türkiye anlaşmasında ise 12 ay  olarak belirlenmiştir.

Tablo 3 İşyeri Tespiti İle İlgili Süreler

Ülke Adı

Süre

Faaliyetin KAPSAMI

1.Avusturya

6 ay

İnşaat veya montaj şantiyesi

2 Norveç

6 ay

İnşaat veya montaj şantiyesi

3.Güney Kore

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla

ilgili kontrol faaliyetleri

4.Ürdün

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım veya kurma projesi

5.Tunus

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım veya kurma projesi

6. Romanya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi; danışmanlık hizmetleri de dahil hizmetler

7.Hollanda

6 ay

İnşaat şantiyesi ile montaj, yapım veya  kurma projesi

8.Pakistan

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

9.İngiltere

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım, montaj veya kurma projesi

10.Finlandiya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

11. K.K.T.C

6 ay

İnşaat, yapım, onarım, montaj şantiyesi veya projesi

12. Fransa

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım, montaj veya kurma projesi

13. Almanya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

14. İsveç

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri



Tablo 3 İşyeri Tespiti İle İlgili Süreler Devamı

Ülke Adı

Süre

Faaliyetin KAPSAMI

15. Belçika

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi ve bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri

16. Danimarka

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım, montaj veya kurma projesi

17. İtalya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya montaj projesi veya  bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri ile danışmanlık hizmetleri de dahil hizmetler

18. Japonya

6 ay

İnşaat şantiyesi veya yapım, montaj veya kurma projesi ve bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri

19. B.A.E

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapı veya tesis projesi

20. Macaristan

12 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım, kurma veya montaj projesi

21. Kazakistan

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim hizmetleri veya doğal kaynakların çıkarılmasında kullanılan tesisler; veya danışmanlık hizmetleri de dahil ifa edilen hizmetler

22. Makedonya

24 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

23. Arnavutluk

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya montaj projesi

24. Cezayir

6 ay

İnşaat şantiyesi ile yapım veya kurma projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri de dahil sağlanan hizmetler

25. Moğolistan

24 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri

26. Hindistan

6 ay

İnşaat şantiyesi veya yapım, kurma veya montaj projesi veya bunlara ilişkin gözetim faaliyetleri

27. Malezya

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri

28. Mısır

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri


6 ay

Danışmanlık hizmetleri

29. Ç.H.C

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapı, montaj veya tesis projesi veya bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri




Tablo 3 İşyeri Tespiti İle İlgili Süreler Devamı

Ülke Adı

Süre

Faaliyetin KAPSAMI

30. Polonya

12 ay

İnşaat şantiyesi veya yapım veya kurma projesi

31.Türkmenistan

45 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri

32. Azerbaycan

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

33.Bulgaristan

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

34.Özbekistan

36 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri

35.A.B.D

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi

36.Beyaz Rusya

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

37.Ukrayna

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri

38.İsrail

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri


6 ay

Danışmanlık hizmetleri

39.Kuveyt

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

40.Rusya

18 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri

41.Slovak Cum.

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma projesi veya montaj projesi 

42.Endonezya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri de dahil hizmetler

43.Litvanya

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

44.Hırvatistan

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapı, montaj veya tesis projesi veya gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri

45.Moldova

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

46.Singapur

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi; danışma ve

gözetim hizmetleri de dahil hizmet tedariki

47.Kırgızistan

15 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim hizmetleri


12 ay 

Danışmanlık hizmetleri




Tablo 3 İşyeri Tespiti İle İlgili Süreler Devamı

Ülke Adı

Süre

Faaliyetin KAPSAMI

48.Tacikistan

24 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi veya bu faaliyetlerle ilgili gözetim faaliyetleri

49.Çek Cumhuriyeti

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri;


6 ay

Danışma veya yönetim hizmetleri de dahil hizmet tedariki

50.Bangladeş

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, kurma veya montaj projesi

51.Letonya

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

52.İspanya

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi ya da bunlarla ilgili gözetim faaliyetleri

53.Sudan

18 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

54.Slovenya

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

55.Suriye

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi

56.Yunanistan

10 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlara ilişkin kontrol faaliyetleri


6 ay

12 aylık dönemde toplam 6 ayı aşan bir süre veya sürelerde devam eden danışmanlık hizmetleri de dahil mesleki hizmet tedarikleri

57.Tayland

12 ay

İnşaat şantiyesi veya yapım projesi


6 ay

Kurma veya montaj projesi veya bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri; danışmanlık hizmetleri dahil hizmet tedarikleri

58.Lüksemburg

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi

59.Estonya

9 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla ilgili kontrol faaliyetleri

60. İran

6 ay

İnşaat şantiyesi, yapım veya kurma projesi

61. Fas

10 ay

İnşaat şantiyesi,  yapım veya kurma projesi

62. Lübnan

12 ay

İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla bağlantılı gözetim faaliyetleri


9 ay

Danışmanlık hizmetleri

63. Güney Afrika

12 ay

İnşaat şantiyesi,  yapım, montaj veya kurma projesi veya bunlarla

C.

ilgili gözetim faaliyetleri.

Tabloda yer alan süreler dikkate alınarak yapılacak bir değerlendirmede, sözgelimi bir İtalyan firmasının, Türkiye’de gerçekleştirilecek bir doğalgaz boru hattı yapım ve kurma faaliyeti nedeni ile elde edeceği kazançların Türkiye'de kurumlar vergisi kapsamında vergilendirilebilmesi için faaliyetin 6 aydan fazla sürmesi gerekecektir. İnşaat şantiyesi, yapım, montaj veya kurma projesi işlerinde, coğrafi sabitlik unsurunun gerçekleşmiş olduğunun varsayılması için geçirilmesi gereken sürelerin hesabında:

a.Sürenin başlangıç tarihinin müteahhidin işe başladığı tarih olarak kabul edilmesi;

b.Geçici ve mevsimlik duraklamaların süre hesabında Türkiye'de geçirilen süre olarak dikkate alınmaması;

c.Birden çok inşaat veya proje işi ile uğraşılması halinde bu işler arasında coğrafi ve ticari bütünlük bulunduğu tespit edilemediği sürece süre hesabının her bir inşaat ve  proje  için ayrı ayrı ele alınması;

gerekmektedir. İşyeri terimine ilişkin olarak yukarıda yaptığımız açıklamalar, söz konusu yerin:

a.Teşebbüs olanaklarının, sadece teşebbüse ait malların veya ticari eşyanın depolanması, teşhiri veya teslimi amacıyla kullanılması;

b.Teşebbüse ait mal veya ticari eşya stoklarının sadece depolama, teşhir veya teslim amacıyla elde tutulması;

c.Teşebbüse ait mal veya ticari eşya stoklarının sadece bir başka teşebbüse işlettirilmesi amacıyla elde tutulması;

d.İşe ilişkin sabit bir yerin sadece teşebbüs için mal veya ticari eşya satın alma veya bilgi toplama amacıyla elde tutulması;

e.İşe ilişkin sabit bir yerin teşebbüs için sadece hazırlayıcı veya yardımcı karakter taşıyan diğer herhangi bir işin yapılması amacıyla elde tutulması;

hallerinde geçerli olmayacaktır. Ayrıca anlaşma eki protokol gereği ABD mukimi dar mükellef kurumların doğal kaynak arama veya işletme faaliyetinden elde ettikleri gelirlerin vergilendirilebilmesi için, bu faaliyetlerde kullanılan tesis, sondaj kuyusu veya gemilerin Türkiye’de bulunması Türkiye'de işyeri bulunduğunun kabulü için tek başına yeterli kabul edilmemiştir. Yani bu hallerde dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyerinden söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Anlaşmada teşebbüse ait malların veya ticari eşyanın depolanması, hazırlayıcı veya yardımcı karakter taşıyan diğer herhangi bir işin yapılması teşhiri veya teslimi faaliyetlerinin bir veya birkaçının bir arada yürütülebilmesine izin verilmiştir. Ancak bu takdirde söz konusu faaliyetlerin bir arada icra edilmesi sonucunda kendini gösteren toplu faaliyetin de hazırlayıcı veya yardımcı karakterde olması şartının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 

Dar mükellef kurumlar açısından hiçbir şekilde işyeri oluşturmayan bu hallerin ortak özelliği hazırlayıcı veya yardımcı karakterde olmalarıdır. Bu faaliyetler sonucu ya başka bir tacir ticari faaliyette bulunmakta veya bu faaliyetleri ifa eden tacirin bir başka ülkede yapacağı ticari faaliyetin hazırlıkları yapılmakta olup ticari muamelenin alım-satım halkasının tamamlanmasını , hasılat–gider dengesinin kurulup , kazancın belirlenmesini temin edememektedirler.

7.2.1.3.Teşebbüs Namına Hareket Eden Kişi

Örnek olarak seçilen ABD-Türkiye Anlaşmasının işyerine ilişkin 5. maddesinde, dar mükellef kurum adına Türkiye'de “sözleşme yapanlar” ile “mal bulunduranlar” belirli koşulları taşımaları halinde teşebbüs namına hareket eden kişi olarak kabul edilmişlerdir. Madde uyarınca dar mükellef kurum, teşebbüs namına hareket eden kişi tarafından gerçekleştirilen, “her türlü faaliyet dolayısıyla”, Türkiye’de bir işyerine sahip sayılmaktadır.

Ancak söz konusu faaliyetler ABD mukimi bir dar mükellef kurum tarafından Türkiye'de bulunan bir simsar, bir genel komisyon acentesi veya bağımsız statüde diğer herhangi bir acente vasıtasıyla yürütülmekte ise dar mükellef kurumun Türkiye'de yürütülen söz konusu faaliyetler nedeni ile bir işyerine sahip olduğundan söz edilemeyecektir.

Ortak özellikleri dar mükellef kurumdan bağımsız bulunmaları olan bu kişilerin kendi işlerine olağan şekilde hareket etmeleri gerekmektedir. Ayrıca maddede ABD mukimi dar mükellef kurumlarca Türkiye’de sermayesinin tamamına sahip oldukları veya  bir kısmına  iştirak ettikleri şirketlerin, dar mükellef kurumun Türkiye’de bir işyerine sahip bulunduğunun kabul edilebilmesi için yeterli sayılmadığı görülmektedir. Yahut bir Türk şirketi bir dar mükellef kurumun tamamına sahip veya  bir kısmına  iştirak etmekte olabilir. Bu durum tek başına Türkiye’de bulunan şirketin daimi temsilciye sahip bulunduğunun kabulü için yeterli görülmemiştir. Bu açıklamalardan sonra teşebbüs namına hareket eden kişilerin taşımaları gereken özelliklere değinmekte yarar bulunmaktadır.

a.Sözleşme Yapanlar: ABD-Türkiye anlaşması uyarınca, kendilerine dar mükellef kurum adına, Türkiye'de sözleşme yapmak yetkisi verilmiş olup ta bu yetkilerini “mutaden kullanan” kişiler, teşebbüs namına hareket eden kişi olarak kabul edilmiştir. Ancak bu kişiler tarafından yürütülen faaliyetlerin, dar mükellefin Türkiye'de bulunan “işe ilişkin sabit yerinde” yürütülmesi halinde, faaliyetlerin konusuna bakılması gerekecektir. Zira bu kişiler tarafından, işe ilişkin sabit yerde yürütülen faaliyetler, işe ilişkin sabit yerin işyeri olarak kabul edilmeyeceği haller olarak saydığımız hazırlayıcı veya yardımcı karakterde faaliyetler ile sınırlı olmamalıdır. Dar mükellef kurumun Türkiye'de adına sözleşme akdetme yetkisi bulunan ve bu yetkisini mutaden kullanan bu kişinin söz konusu faaliyetleri  dolayısıyla Türkiye'de bir işyerine sahip bulunduğundan söz edilemeyecektir.

b.Mal Bulunduranlar: Maddeye göre dar mükellef kurum adına Türkiye'de, mutaden mal veya ticari eşya stoku bulunduran kişilerin bu faaliyetlerinden dolayı dar mükellef kurumun Türkiye'de işyerinin bulunduğu kabul edilecektir. Bu kişilerin dar mükellef kurum adına sözleşme akdetme yetkisine sahip bulunup bulunmamaları önem taşımaz. Ancak bu halde bu kişiler tarafından dar mükellef kurumlar adına Türkiye'de bulundurulan mal veya ticari eşya stokunun “düzenli olarak sevk” ettikleri mallar veya ticari eşyalar olması gerekir. Madde de bu kişilerin söz konusu malların veya ticari eşyaların satışı ile ilgili her türlü bağlantılı faaliyeti yerine getirdiklerinin tespiti halinde “sözleşme yapanlar” gibi kabul edilecekleri ayrıca vurgulanmıştır.

ABD-Türkiye Anlaşmasının teşebbüs namına hareket eden kişi hakkındaki hükümleri OECD ve BM modelleri ile karşılaştırıldığında sözleşme yapanlar grubunun faaliyetlerinin yardımcı nitelikte faaliyetler ile sınırlı olmaması kuralının her iki anlaşma modelinde de benimsenmiş olduğu görülmektedir. Ancak OECD modelinde “mal bulunduranlar” grubuna yer verilmediği ve bu grubun yalnızca BM modelinde bulunduğu görülmektedir.

Türkiye’nin taraf olduğu diğer çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarında  teşebbüs namına hareket kişi kavramına yönelik farklı yaklaşımlar söz konusudur. Sözgelimi Avusturya –Türkiye Anlaşmasında “sözleşme yapanlar” grubunun faaliyetlerinin yardımcı nitelikte faaliyetler ile sınırlı

olmaması şeklinde bir ifadeye yer verilmediği faaliyetlerin “emtia alımı” ile sınırlı olmamasının yeterli görüldüğü yahut Japonya–Türkiye Anlaşmasının “işyeri” terimini düzenleyen hükmü incelendiğinde “mal bulunduranlar” şeklinde bir gruba yer verilmediği dikkat çekmektedir.

7.2.2.Kazancın İşyerine Atfedilebilecek Tutarı Aşmaması

ABD-Türkiye anlaşmasında ticari kazançların kaynak devlette işyerine atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere vergilendirilebilmesi öngörülmüştür. Dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyerine atfedilen kazançların kapsamı bu işyerinin varlıkları veya faaliyetleri dolayısıyla elde edilen kazançlar ile sınırlıdır. Anlaşma uyarınca dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyerine atfedilebilecek ticari kazançların tutarı, aynı veya benzer koşullar altında, aynı veya benzer faaliyetlerde bulunan, tamamen ayrı ve bağımsız bir teşebbüsten ne miktarda bir ticari kazanç elde etmesi beklenecekse bu miktar olarak anlaşılacaktır. 

7.2.3.Mal Alımı İle Sınırlı Faaliyetler Nedeniyle İşyerine Kazanç Atfedilememesi

ABD-Türkiye Anlaşması uyarınca, işyeri tarafından dar mükellef kurum adına yürütülse dahi, işyerine mal veya ticari eşya satın alınması ile sınırlı bulunan faaliyetler nedeni ile ABD mukimi dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyerine atfedilebilen bir ticari kazanç elde edildiğinin kabulü mümkün değildir.

7.2.4.İşyerinin Amaçlarına Uygun Giderlerin İndirilmesine İzin Verilmesi

ABD-Türkiye Anlaşması uyarınca, dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyerinin kazancının tespiti sırasında, işyerinin amaçlarına uygun düşmek kaydıyla Türkiye'de veya başka herhangi bir yerde yapılan giderlerin indirilmesine müsaade edilecektir. Anlaşma uyarınca kazanç tespitinde de dikkate alınacak indirim kalemlerine, yönetim ve genel idare giderleri de dahil bulunmaktadır. Ayrıca anlaşmada dar mükellef kurumun Türkiye'de bulunan işyeri tarafından, ana merkeze veya diğer işyerlerine “faiz, gayrimaddi hak bedeli, komisyon vb. adlar altında yapılan ve işyerinin amaçları için yapılan gerçek giderlere ilişkin bulunmayan ödemelerin gider olarak indirilmesine müsaade edilmeyecektir.

7.2.5.Gayrimenkul Varlıklardan Elde Edilen Kazançların Yalnızca  Gayrimenkulun Bulunduğu Ülkede Vergilendirilebilmesi

ABD mukimi dar mükellef kurumlarca elde edilen ticari kazançların, ABD-Türkiye anlaşmasının “Gayrimenkul Varlıklardan Elde Edilen Gelir” başlığını taşıyan 6. maddesinin kapsamına dahil bulunan, taşınmaz varlıklardan kaynaklanması halinde Türkiye'de vergilendirilebilmesi için “işyeri” koşulu yanında ilave bir koşul söz konusu olacaktır.  Bu ilave koşul, söz konusu varlıkların bulunduğu yerin Türkiye olmasıdır. Buna göre ABD mukimi dar mükellef bir kurum tarafından Türkiye’de elde edilen ticari kazançların vergilendirilebilmesi için ABD-Türkiye Anlaşmasında öngörülen işyeri koşulu gerçekleşmiş olsa dahi, söz konusu kazancın, Türkiye’de bulunmayan bir taşınmaz varlıktan elde edilmesi halinde Türkiye’de vergilendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

ABD-Türkiye Anlaşması hükümleri incelendiğinde, tarım ve ormancılıkta kullanılan araçlar ve hayvanlar ile her çeşit dalyanların, gayrimenkul varlık olarak kabul edildiği görülmektedir. Yine anlaşma uyarınca tarım veya ormancılıktan elde edilen gelirler gayrimenkul varlıklardan elde edilen gelirler kapsamında

kabul edilmiştir. Bir başka ifade ile tarım ve ormancılık faaliyetlerinin Türkiye'de vergilendirilebilmesi için bu faaliyetlerin Türkiye’de gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, dar mükellef bir kurumun, zirai faaliyet yürütmek sureti ile yahut zirai faaliyete bilfiil iştirak etmeksizin sadece üründen pay almak sureti ile elde edeceği kazançların Türkiye’de elde edilmiş sayılması için “Türkiye'de bulunan zirai işletmeden” elde edilmesi koşuluna bağlanmıştır. Bu nedenle anlaşmanın ilave bir koşul getirmediği kanaatindeyiz.

7.2.6.Uluslararası Gemicilik ve Hava Taşımacılığından Kaynaklanan Kazançların Vergilendirilememesi

ABD –Türkiye Anlaşmasının 8. maddesi uyarınca ABD mukimi dar mükellef kurumların:

a.Uluslararası trafikte  gemi veya uçak işletmeciliğinden;

b.Uluslararası trafikte  gemi veya uçak işletmeciliği faaliyeti kapsamında arızi olarak elde edilmiş bulunması kaydıyla gemi veya uçakların kiralanmasından;

c.Uluslararası trafikte kullanılan konteynırların (çekici, mavna ve konteynır taşımacılığı ile ilgili ekipmanlar dahil) kullanımından, bakımından veya kiralanmasından;

d. Uluslararası trafikte  gemi veya uçak işletmeciliği faaliyetleri veya bu kapsamda arızi olarak elde edilmiş bulunması kaydıyla gemi veya uçakların kiralanmasından gelir elde eden bir ortaklığa (pool), bir bağlı işletmeye veya uluslararası işletilen bir acenteye iştiraklerinden;

elde edecekleri ticari kazançlarının Türkiye'de vergilendirilebilmesine ilişkin olarak anlaşmada öngörülmüş bulunan tüm koşullar gerçekleşse dahi Türkiye'de vergilendirilmeleri mümkün değildir.

Anlaşmada sözü edilen "uluslararası trafik" teriminden anlaşılması gereken, ABD mukimi bir dar mükellef kurumun, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde gerçekleştirilen taşımacılık haricindeki, gemi veya uçak işletilerek yapılan taşımacılık faaliyetleridir.

Uluslararası trafikte yük veya yolcu taşımacılığı istisnasının kapsamı ve uygulanma koşulları hakkında Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar listesinde yer alan anlaşmaların ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Sözgelimi Almanya-Türkiye anlaşmasında,  istisnanın yalnızca taşımacılık faaliyeti için öngörüldüğü ( kira, ortaklık konteynır işletmeciliği vb kazançları kapsamadığı) ve fakat kara taşımacılığının da  istisna kapsamında kabul edildiği anlaşılmaktadır.

7.2.7.İşyerinin Ticari Varlığına Dahil Menkul Varlıkların Elden Çıkarılması Sonucu Elde Edilen Kazançlar

GVK’nin mükerrer 80.maddesinin son fıkrasında yer alan, faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından doğan kazancın ticari kazanç sayılacağı ve bu şekilde elde edilecek kazançların ticari kazançlar kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.

ABD mukimi  bir dar mükellef kurumun, Türkiye'de bulunan işyerinin ticari varlığına dahil menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından doğan kazançlarının Türkiye'de vergilendirilebilmesi esası benimsenmiştir. Söz konusu düzenleme ABD- Türkiye Anlaşmasının değer artışı kazançları başlığı altında yer almaktadır.

Hangi başlık altında düzenlenmiş olursa olsun bilinmesi gereken husus, ABD mukimi bir dar mükellef kurumun, Türkiye'de bulunan işyerinin tümüyle veya kısmen yahut sadece işyerine ait menkul varlıkların satılması sureti ile elde edilen kazançların Türkiye'de vergilendirilmesine engel olan bir hükmün bulunmadığından ibarettir. Ancak elden çıkarmaya konu varlıkların “uluslararası trafikte işletilen gemi, uçak veya konteynırlar” olması halinde, bu anlatılan hususların tam tersi bir durum ortaya  çıkacaktır. Zira ABD-Türkiye Anlaşması uyarınca söz konusu gemi, uçak veya konteynırların yahut bunların işletilmesiyle ilgili menkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazançların Türkiye'de vergilendirilmesi mümkün değildir.

Aynı şekilde,  ABD-Türkiye anlaşmasının 13. maddesinde düzenlenmiş bulunan varlıklar dışında kalan değerlerin elden çıkarılması halinde de, Türkiye'de vergilendirilmemeleri esası benimsenmiş bulunmaktadır. Yani elden çıkarılan işletmenin aktifine kayıtlı varlıkların, anlaşmanın değer artış kazançları başlığı altında değinilen “Gayrimenkul Varlıklar”, “Uluslararası Trafikte Kullanılan Varlıklar” ve “İşyerinin Ticari Varlığına Dahil Menkul Varlıklar” dışında kalan varlıklar olması halinde söz konusu kazançların Türkiye'de vergilendirilmesi söz konusu değildir. Bu kuralın yegane istisnasını menkul kıymetler borsasına kaydedilmiş hisse senetleri ve tahviller dışında kalan hisse senetleri veya tahvillerin elden çıkarılması sonucu elde edilen kazançlar oluşturmaktadır.

Dar mükellef kurumların Türkiye’de bulunan işyerlerinin aktifine kayıtlı bulunan hisse senedi ve tahvillerin:

a.Türkiye mukimi bir şirket tarafından ihraç edilmiş olması veya menkul kıymetler borsasına kayıtlı bulunmaması;

b.İktisap tarih, ile elden çıkarma tarihi arasındaki sürenin bir yılı geçmemesi;

kaydıyla Türkiye'de vergilendirilebilmesi mümkün bulunmaktadır.

7.3.TÜRKİYE'DE ELDE EDİLEN SERBEST MESLEK KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

7.3.1.Ön Koşul : Faaliyetin Türkiye'de İcra Edilmesi

Bilindiği üzere, dar mükellef kurumlarca elde edilen serbest meslek kazançlarının Türkiye’de elde edilmiş sayılması için, “serbest meslek faaliyetlerinin Türkiye'de icra edilmesi veya Türkiye'de değerlendirilmesi” gerekmektedir. Faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi koşulu ABD-Türkiye Anlaşması tarafından da benimsenmiş ise de Türkiye’de değerlendirme koşuluna yer verilmemiştir. Bu nedenle ABD mukimi dar mükellef kurumların Türkiye’de icra edilmeyen serbest meslek faaliyetleri neticesi elde edecekleri kazançların Türkiye'de vergilendirilmesi söz konusu olmayacaktır.

Anlaşma uyarınca Türkiye'de icra edilen bir serbest meslek faaliyeti sonucu elde edilen kazançların Türkiye'de vergilendirilebilmesi için:

a.ABD mukimi dar mükellef kurumun Türkiye'de söz konusu “hizmet ve faaliyetlerin icra edildiği bir işyerine sahip” olması;

b.Hizmet veya faaliyetlerin icra edildiği süre veya sürelerin, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşması;

seçimlik koşullardan birinin gerçekleşmesi gerekli ve yeterlidir.  Kanaatimizce anlaşmada bu hükümlere yer verilmesi,  faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi deyiminin muğlaklığını bertaraf eden ve fiilen Türkiye’de bulunmanın biçimi ve süresine ilişkin somut bir ölçüt getirmek amacını taşımaktadır.

7.3.2. “İşyeri” Koşulu

ABD-Türkiye Anlaşmasında faaliyetin Türkiye’de bulunan bir işyerinde icra edilmesi, serbest meslek kazançlarının Türkiye'de vergilendirilebilmesi için gerçekleştirilmesi gereken bir seçimlik koşul olarak açıklanmıştır. Burada bahsi geçen “işyeri” ABD-Türkiye Anlaşmasının 5. maddesinde tanımlanmış bulunan “işyeri” terimidir. Bu koşul kimi anlaşmalarda Türkiye'de bulunan sabit bir yere atfedilebilme şeklinde ifade edilmektedir.

Bilindiği üzere, vergi konularının fiilen vergilendirilmesi, hem bir anlaşma hükmünün ve hem de ulusal vergi yasalarının aynı anda vergilendirmeye ilişkin düzenleme getirmiş olmasını gerektirir. Anlaşma da Türkiye'de bulunan işyerinde serbest meslek faaliyeti yürüten dar mükellef kurumların vergilendirilmesi olanağı tanınmış ise de bu yetkinin kullanılmasını sağlayacak bir iç hukuk normu mevcut değildir.

Söz konusu düzenlemenin, taraf devletlere vergilendirme yetkisi tanınan halleri açıklamak amacı ile getirildiği unutulmamalıdır. Söz konusu düzenlemenin amacı dışında yorumlanarak, dar mükellef kurumların serbest meslek faaliyetleri sonucu elde edilen kazançlarının Türkiye'de bulunan bir işyerine atfedilebilmesi halinde, anlaşmanın serbest meslek kazançlarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasının gerekeceği şeklindeki bir yoruma varılmasını doğru bulmuyoruz.

7.3.3. “183 Gün” Koşulu

ABD-Türkiye Anlaşması uyarınca, ABD mukimi bir dar mükellef kurumun Türkiye'de elde edilen serbest meslek kazançlarının Türkiye'de vergilendirilebilmesi için,  Türkiye'de icra edilen hizmet veya faaliyetlerin icra edildiği süre veya sürelerin, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşması gerekmektedir. Türkiye’deki faaliyetlerinin 183 günlük süreyi aşıp aşmadığının belirlenmesinde esas olan herhangi bir kesintisiz 12 aylık sürede Türkiye’de “fiziken bulunulan gün” sayısının toplanmasıdır.

Dar mükellef kurumun serbest meslek faaliyetini Türkiye'de fiilen icra etmesi gereken sürenin, “eleman esaslı belirleme” adı verilen yönteme göre 183 gün sayısı firma elemanlarının Türkiye’de kaldığı toplam gün sayısına göre”  mi yoksa “şirket esaslı belirleme” adı verilen yönteme göre 183 gün sayısı elemanların kaldığı gün sayısından bağımsız şirketin toplam faaliyet süresi esas alınarak”  mı tespit edileceği konusunda  ABD-Türkiye Anlaşmasında herhangi bir açıklık yoktur. 

Kanaatimizce 183 gün koşulu, serbest meslek faaliyetinin Türkiye'de icra edilmesi deyimini somutlaştırma amacıyla öngörülmüş bulunduğundan, araştırılması gerekli yegane husus, serbest meslek kazancının elde edilmesi için faaliyetin Türkiye'de fiilen bulunulması  sureti ile yürütüldüğü gün sayısından ibarettir.

Vergilendirmeye konu kazancın elde edilmesi için yürütülen faaliyetin kaç kişi ile olursa olsun ve firmanın Türkiye'de yürüttüğü başkaca kaç işi olursa olsun Türkiye'de fiilen 183 günden fazla bulunmak sureti ile gerçekleştirilmiş olmasının yeterli olduğu kanaatindeyiz. Buna göre  dar mükellef kurumca Türkiye’de 183 günden fazla süre ile serbest meslek faaliyeti icra edilip edilmediği:

a.Türkiye'de birden fazla teşebbüse serbest meslek faaliyeti sunuyorsa, bu faaliyetlerin tümü ve

b.Hizmetin, Türkiye'ye gönderilen birden fazla personel vasıtasıyla icra edildiği takdirde, bunların Türkiye'de toplam kalma süreleri; 

dikkate alınarak hesaplanacaktır.

Serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin koşullar bazında Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar listesinde yer alan anlaşmaların ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmesi gerekir.

Sözgelimi Almanya-Türkiye Anlaşmasında işyeri koşuluna yer verilmediği ancak bunun yerine ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşuluna yer verdiği görülmektedir.

Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Amerika Birleşik Devletleri

a. İşyeri bulunma koşulu (Türkiye’de hizmet ve faaliyetlerin icra edildiği bir işyerine sahip olmak);

b.183 gün koşulu (Hizmet veya faaliyetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşmak );

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Almanya

a. 183 gün koşulu (Bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmak) ;

b. Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu (Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmak )

En az birinin gerçekleşmesi ...

Arnavutluk

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de serbest meslek faaliyetlerini bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri  icra etmek için sürekli kullanabilecek bir sabit yere sahip olmak .)

Avusturya

a. 183 gün koşulu (Bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmak) ;

b. Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu ( Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmak )

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.




Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Azerbaycan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de serbest faaliyetlerini ve bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olması gerekir)

Birleşik Arap Emirlikleri

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de serbest faaliyetlerini ve bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olması gerekir)

a) Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de serbest faaliyetlerini ve bağımsız

Bangladeş

nitelikteki diğer faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olması halinde  yalnızca bu sabit yere atfedilebilen gelir, bu diğer Akit Devlette vergilendirilebilir)

b)183 gün koşulu ( Türkiye’de ilgili mali yıl içinde bir veya bir kaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla kalmak).

En az birinin gerçekleşmesi ...

Belçika

a. Sabit Yere Sahip Olma (Türkiye’de serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmak)

b. 183 gün koşulu (Türkiye’de söz konusu faaliyetleri icra etmek amacıyla, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla kalmak)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Beyaz Rusya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini kısmen veya tamamen icra etmek için Türkiye’de sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmak)

Bulgaristan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmak)

Cezayir

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de faaliyetlerini icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

b.183 Gün Koşulu (Eğer bu kişinin bir mali yılda diğer Akit Devlette kalışı, bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Çek Cumhuriyeti

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de faaliyetlerini icra etmek için düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır.)

b.183 Gün Koşulu (İlgili mali yıl içinde başlayan veya sona eren herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya bir kaç seferde toplam 183 günü aşan bir süre kalmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi  gerekir.



Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Çin

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Kişi bu diğer Akit Devlette faaliyetlerini icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.),

b. 183 Gün Koşulu (Kişi bu diğer Akit Devlette, faaliyetlerini icra etmek amacıyla, ilgili takvim yılı içinde bir veya birkaç seferde toplam 183 günden fazla kalmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Danimarka

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Teşebbüs, bu hizmet veya faaliyetleri icra etmek üzere bu diğer Devlette bir işyerine sahip olmalıdır. )

b. 183 Gün Koşulu (Hizmetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde toplam 183 günü aşmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir.

Endonezya

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini icra etmek için Türkiye’ de sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır )

b. 183 Gün Koşulu (Herhangi bir 12 aylık dönemde toplam 183 gün veya daha

fazla sürelerde Türkiye’de bulunmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Estonya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (... serbest meslek faaliyeti veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini icra etmek amacıyla düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olması ...Türkiye’de ilgili mali yıl içinde başlayan veya sona eren herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla kalması halinde, bu kişinin Türkiye’de düzenli olarak kullandığı sabit bir yere sahip olduğu kabul edilecek ve bu diğer Devlette icra edilen yukarıda bahsedilen faaliyetlerinden elde edilen gelirler bu sabit yere atfedilebilecektir.)

Finlandiya

a. 183 gün koşulu (Bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmalıdır) ;

b. Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu (Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Fransa

a. İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, faaliyetleri icra etmek üzere Türkiye’de bir işyerine sahip olmalıdır.);

b.183 gün koşulu (Hizmet veya faaliyetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşmalıdır. );

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.




Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Güney Kore 

a.183 gün koşulu (Bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmalıdır) ;

b.Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu (Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Hindistan 

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini icra etmek için Türkiye’ de sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır )b. 183 Gün Koşulu ("Bir önceki yıl" veya "gelir yılında" diğer Akit Devlette, bir veya birkaç seferde toplam183 günü aşmak üzere kalmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

Hırvatistan 

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır).

Hollanda 

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

b. 183 Gün Koşulu ( Faaliyetleri icra etmek amacıyla, 12 aylık herhangi bir kesintisiz dönemde, bir veya birkaç seferde 183 gün veya daha fazla Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi  gerekir.

a.İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu faaliyetleri icra etmek üzere bu diğer Devlette bir işyerine sahip olmalıdır . )

Büyük Britanya Ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı

b.183 gün koşulu (Faaliyetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde toplam 183 günü aşmalıdır )

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir.

İspanya 

a.İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu hizmet veya faaliyetleri icra etmek üzere bu diğer Devlette bir işyerine sahip olmalıdır .)

b.183 Gün Koşulu (Hizmet veya faaliyetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde toplam 183 günü aşmalıdır .)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir.

İsrail

a.183 gün koşulu (İlgili mali yıl içinde başlayan veya biten herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya bir kaç seferde toplam 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmalıdır.) ;

b.Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu (Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.


Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

İsveç

a. 183 gün koşulu (Türkiye’de bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşmamak üzere kalmalıdır.)

b. Ödemeyi yapanın Türkiye mukimi olması koşulu (Ödemeyi yapan Türkiye’de mukim olmasa dahi ödemenin , ödemeyi yapanın Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmış olmalıdır.)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir.

İtalya

a. İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu hizmet veya faaliyetleri icra etmek üzere Türkiye’de bir işyerine sahip olmalıdır .)

b. 183 Gün Koşulu ( Hizmetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşmalıdır )

En az birinin gerçekleşmesi gerekir. 

Japonya

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır .)

b. 183 Gün Koşulu ( Faaliyetleri icra etmek amacıyla, 12 aylık herhangi bir kesintisiz dönemde, toplam 183 günü aşacak bir süre veya süreler için Türkiye’de kalmalıdır .)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir.

Kazakistan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Kırgız

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Kuveyt

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip ise ...)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

a. İşyeri bulunma koşulu (Türkiye’de , faaliyetlerini icra etmek için sürekli kullanabileceği bir işyerine sahip olması gerekir .)

b. 183 Gün Koşulu (Söz konusu faaliyetlerin, Türkiye’ de, 12 aylık herhangi bir kesintisiz dönemde, bir veya birkaç seferde, toplam 183 gün veya daha fazla icra edilmelidir.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Letonya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (... serbest meslek faaliyeti veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini icra etmek amacıyla düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olması ...Türkiye’de ilgili mali yıl içinde başlayan veya sona eren herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla kalması halinde, bu kişinin

Türkiye’de düzenli olarak kullandığı sabit bir yere sahip olduğu kabul edilecek ve bu diğer Devlette icra edilen yukarıda bahsedilen faaliyetlerinden elde edilen gelirler bu sabit yere atfedilebilecektir.)



Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Litvanya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (... serbest meslek faaliyeti veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetlerini icra etmek amacıyla düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olması ...Türkiye’de ilgili mali yıl içinde başlayan veya sona eren herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla kalması halinde, bu kişinin Türkiye’de düzenli olarak kullandığı sabit bir yere sahip olduğu kabul edilecek ve bu diğer Devlette icra edilen yukarıda bahsedilen faaliyetlerinden elde edilen gelirler bu sabit yere atfedilebilecektir.)

Lüksemburg

a. İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu hizmet veya faaliyetleri icra etmek üzere Türkiye’de bir işyerine sahip olmalıdır . )

b. 183 Gün Koşulu ( Hizmetlerin icra edildiği dönem ya da dönemler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde, 183 günü aşmalıdır .)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir .

Macaristan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de faaliyetlerini icra etmek için sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olması gerekir .)

Makedonya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de o anda veya daha önce mevcut düzenli olarak kullanımına hazır bir sabit yere atfedilebilen gelirlerin vergilendirilebilmesi mümkündür )

Malezya

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

b. 183 Gün Koşulu ( Faaliyetleri icra etmek amacıyla, ilgili takvim yılı içinde, bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşacak bir süre veya süreler için Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Mısır

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip ise ...) icra etmek için sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip ise; bu durumda, yalnızca söz konusu sabit yere atfedilebilen gelir diğer Akit Devlette vergilendirilebilir; veya

b. 183 Gün Koşulu ( İlgili mali yıl içinde toplam 183 günü aşan süre veya sürelerde Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Moğolistan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip ise ...)

Moldova

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip ise ...)




Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Özbekistan

183 gün koşulu (İlgili mali yıl içinde başlayan ya da biten herhangi bir 12 aylık dönemde bir veya birkaç seferde toplam 183 günden fazla Türkiye’de kalmalıdır.)

Pakistan

a. İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu faaliyetleri icra etmek üzere Türkiye’de bir işyerine sahip olmalıdır .)

b. 183 Gün Koşulu ( Hizmetlerin icra edildiği süre veya süreler, bir mali yılda toplam 183 günü aşarsa)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir .

Polonya

a. İşyeri bulunma koşulu (Teşebbüs, bu hizmet veya faaliyetleri icra etmek üzere Türkiye’de bir işyerine sahip olmalıdır .)

b. 183 Gün Koşulu ( Hizmetlerin icra edildiği süre veya süreler, herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde toplam 183 günü aşarsa)

En az birinin gerçekleşmesi gerekir .

Romanya

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

b. 183 Gün Koşulu ( Faaliyetleri icra etmek amacıyla, bir yılda veya birkaç seferde 183 gün veya daha fazla Türkiye’de kalırsa)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Rusya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu BAĞIMSIZ KOŞUL ( Hizmet veya faaliyetlerin Türkiye’de icra edilmesi koşulu gerçekleşmemiş olsa dahi Türkiye’de sahip olduğu ve sürekli kullanılabilir sabit bir yere atfedilebilen gelirlerin vergilendirilebilmesi mümkündür )

Singapur

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

b. 183 Gün Koşulu ( Faaliyetleri icra etmek amacıyla, bir takvim yılı içinde, bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalırsa)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Slovakya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır .)

Slovenya

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır .)

Sudan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır .)

Suriye

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için düzenli olarak kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır .)

b. 183 Gün Koşulu (İlgili mali yıl içinde başlayan veya biten herhangi bir 12 aylık dönemde, bir veya birkaç seferde toplam 183 gün veya daha uzun bir süre Türkiye’de kalmalıdır)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Tablo 4 Serbest Meslek Kazançlarına İlişkin Vergilendirme Koşulları Devamı

İkamet Ülkesi

Anlaşmada  Öngörülen İlave Koşullar

Tacikistan

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Tayland

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de, faaliyetlerini icra etmek için diğer sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır.)

b.183 Gün Koşulu (Herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya bir kaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Tunus

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Türkmenistan

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de, faaliyetlerini icra etmek için diğer sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır.)

b.183 Gün Koşulu ( İlgili mali yıl içinde başlayan veya sona eren herhangi bir on iki aylık dönemde bir veya bir kaç seferde toplam 183 gün veya daha fazla Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .

Ukrayna

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Ürdün

Sabit Yere Sahip Olma Koşulu ( Türkiye’de bu faaliyetleri icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmalıdır.)

Yunanistan

a.Sabit Yere Sahip Olma Koşulu (Türkiye’de, faaliyetlerini icra etmek için diğer sürekli kullanabileceği sabit bir yere sahip olmalıdır.)

b.183 Gün Koşulu ( Herhangi bir 12 aylık dönemde, bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşan bir süre Türkiye’de kalmalıdır.)

En az birisinin gerçekleşmesi gerekir .


7.4.MAL VE HAKLARIN  TÜRKİYE'DE KİRALANMASINDAN ELDE EDİLEN GELİRLERİN VERGİLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

7.4.1.Gayrimenkul Varlıklardan Elde Edilen Gelirler

Örnek olarak seçtiğimiz ABD-Türkiye Anlaşmasında, taşınmaz varlıklardan elde edilen gelirler ile tarım ve ormancılık faaliyetlerinden elde edilen gelirlerin kaynak devlet tarafından vergilendirilebilmesinin, OECD ve BM modellerin de olduğu gibi, söz konusu varlıkların kaynak devlette bulunması koşuluna  bağlanmış olduğunu görmekteyiz.  Başka bir söyleyişle ABD mukimi bir dar mükellef kurumun,  Türkiye'de bulunmayan bir gayrimenkul varlıktan:

a.Doğrudan kullanma, kiralama veya diğer herhangi bir şekilde kullanma sureti ile ;

b.Türkiye'de yürütülen ticari faaliyetler kapsamında;

elde edeceği kazanç ve iratların Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından vergilendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

ABD-Türkiye Anlaşmasında, gayrimenkul varlık teriminin, tanımı hususunda iç hukuka gönderme yapılmakla yetinilmiştir. Bu nedenle anlaşmada gayrimenkul varlık tanımına giren ve girmeyen unsurlara ilişkin açıklamalar ile çelişmediği sürece GVK’nin 70. maddesinde gayrimenkul olarak sayılan unsurlar esas alınacaktır.   Her ne kadar ABD-Türkiye Anlaşmasında taşınmaz varlık terimine ilişkin bir tanıma yer verilmemiş ise de:

a.Taşınmazların eklentileri, çiftlik hayvanları, tarım ve ormancılık faaliyetleri için kullanılan ekipmanlar, 

gayrimenkul mülkiyetine ilişkin olarak özel hukuktan doğan haklar, gayrimenkul intifa hakları ile maden ocakları – yataklarının ve diğer doğal kaynakların işletilmesi yahut sabit - değişken ödemeli işletme hakları taşınmaz varlıklar kapsamında değerlendirileceği;

b.Gemiler, vapurlar ve uçakların ise taşınmaz varlık kapsamında değerlendirilemeyeceği  ;

belirtilmiştir. Görüldüğü üzere ABD-Türkiye Anlaşmasında yer alan düzenlemeler OECD modelinde  ve BM modelinin konuya ilişkin düzenlemeleri,  ABD-Türkiye Anlaşmasında yer alan “her çeşit dalyanların” gayrimenkul varlıklar ifadesinin kapsamına dahil sayılması dışında aynı yöndedir.

Taşınmaz varlık kavramının kapsamına hangi değerlerin dahil bulunduğu hususunda her anlaşma metni ayrı ayrı ele alınmalıdır. Sözgelimi Avusturya–Türkiye Anlaşmasında, her türlü deniz avlanma mahalleri gayrimenkul varlıkların kapsamında kabul edilmişken, Hollanda-Türkiye Anlaşmasında kara nakil vasıtalarının Birleşik Krallık- Türkiye Anlaşmasında ise gayrimaddi hak bedeli olarak tanımlanan varlıkların taşınmaz varlık kapsamı dışında kabul edildiği görülmektedir.

7.4.2. Gayrimaddi  Hak Bedelleri

ABD-Türkiye Anlaşması, yetkisini model anlaşmaların yaklaşımına uygun şekilde kaynak devlette doğan ve diğer akit devletin mukimine ödenen gayrimaddi hak bedellerinin, kaynak devlette vergilendirilebilmesi esasını benimsemiştir. ABD-Türkiye Anlaşmasında gayrimaddi hak bedeli kavramının tanımı yapılmamış bunun yerine kapsama giren varlıkların iki gruba ayrılması yöntemi tercih edilmiştir. Anlaşma uyarınca:

a.Birinci gruba gireceği belirtilen varlıklar “sinema filmleri, radyo ve televizyon yayınlarında kullanılmak amacıyla üretilen filmler, bantlar ve diğer röprodüksiyon araçlarına ilişkin ödemeler de dahil olmak üzere, edebi, artistik, bilimsel her nevi telif hakkının, patentin, alameti farikanın, desen veya modelin, planın, gizli formül veya üretim yönteminin veya sınai, ticari, bilimsel tecrübeye dayalı bilgi birikiminin kullanma imtiyazı veya kullanma hakkı veya satışı (verimliliğe, kullanıma veya tasarrufa bağlı olduğu taktirde)”;

 b.İkinci gruba giren varlıklar ise “sınai, ticari veya bilimsel teçhizatın kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı karşılığında ödenen her türlü ödeme”;

 olarak GVK 70/5. maddesinde yakın şekilde sayılmıştır.

Gayrimaddi hak bedeli kavramının kapsamına hangi değerlerin dahil bulunduğu ve sınırlandırmanın oranı hakkında her anlaşma metni ayrı ayrı ele alınmalıdır. Sözgelimi Japonya-Türkiye Anlaşmasında  gemi veya uçakların çıplak olarak kiralanmasında elde edilen kazançların da gayrimaddi hak bedeli olarak kabul edildiği görülmektedir.

Anlaşmanın kapsamına giren vergilerin fonları da içermesi halinde sınırlandırılmış oranların aşılıp aşılmadığının tespitinde eğer var ise yürürlükteki mevzuat uyarınca uygulanması gereken fonlarında hesaba katılması gerekecektir.


Tablo 5 Gayrimaddi Hak Bedellerine Uygulanacak Azami Vergi Oranları

TARAF DEVLET

Gayrimaddi Hak Bedeli (%)

1.AVUSTURYA

10

2.NORVEÇ

10

3.GÜNEY KORE

10

4.ÜRDÜN 

12

5.TUNUS

10

6.ROMANYA

10




Tablo 5 Gayrimaddi Hak Bedellerine Uygulanacak Azami Vergi Oranları Devamı

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOKLUK VE BUTLAN NEDİR ? MUTLAK VE NİSBİ BUTLAN ARASINDA NE FARK VARDIR ?

Nisbi hak ne demektir?

Cebrî icra ne demektir?

Defter tutmak zorunda olmayanlar (VERGİ USUL KANUNU Madde 173)

GAİPLİK

Tapu senedimi kaybettim. Evimi elimden alabilirler mi?

Ayırt Etme Gücü - Temyiz Kudreti - Mümeyyiz Olmak

AHDE VEFA NEDİR?

ALİUD NEDİR?

İşçinin rakip firmada